30 Eylül 2011 Cuma

Ekin Sinar'a..


Ekin Sinar Dülek'e


ne zaman yildiz düsse sürgü sehre,
seni düsünürüm esmer cocuk,
gözlerin gözlerime deger,
pinarlarim deryalasir kuytuluklarinda varoslarin/esmer cocuk,
seninle yildizlarin altinda saklambac oynamak isterdim/sana masal anlatmak Kürtce,
cocukca düslerimi acardim sonra sana/birlikte aglardik/birlikte akitirdik kutsal Dersim nehrine/kayip yildizlar icin dilek tutar/semah dönerdik/siir okurduk Zazaca/...
gitmek isterdik Lac maviliginde,
Mora Sor ask masalindaki ilk öpücügü konduruduk kutsal teberiklere,o özgür günler adina Ekin cocuk....


agladikca,
güldükce cicekler/oynadikca,islandikca,hoscakal yazan görülmüstür mektuptalari okurdum sana Ekin cocuk,

hey sen Ekin cocuk...!
güvercinlerle dans etmelisin voltada,
yagmur yagarken,
kosmalisin kizlar kogusuna/bende selam söylemelisin agiz dolusu firari kahkahalariyla/yildizlara bakip ne güzel sey demelisin hey Ekin cocuk/em kine/...



biliyorum simdi 2.5 yasindasin/emekleyerek voltada atiyormussun hani/dizlerin kan icinde Ekinim
o zamanda aglamamissitin/bu kan mi seni aglatacak Ekin cocuk,annenin kucagindayken o siyahi gökyüzü aglaya aglaya/simdi mevsim Temmuz ardi kizil gün dogumu/ve yagmur yagiyor bak simdi o gökyüzüne Ekin cocuk....

Ah direnc cocuk
Ekin cocuk
esmer cocuk....zindanin tadini cikart
devrimci tut düslerinimizi
hüznü koy ver gitsun/direnusi/direncu tasu damarlaruma esmer cocuk/devrim cocuk/yoldas cocuk/ne zaman seni düsünsem gözlerime yildiz düser cocuk......



*Ekin Sinar dokuz aylikken annesi Xezal Dülek ile beraber gözaltina alindi tam bir bucuk yildir Bakirköy Kadin Tutuk evinde tutsak.....

düşe düşen düş


günesin ışınlarında vurulmuş
esmer olmuş ten,
ateş
ve isyan oldular
yeraltı nehirlerinde
su taşıdılar magmanın derinliklerine
dagılmadı kabarcıkları
damla damla ısıttılar
ateş barutunda düşleri
bir şafak vakti
düşlerini düşlerine düş yaparak
güneşe yürüdüler
dillerinde şiirler
zılgıtlarında türküleri
hudutsuz okyonuslara gittiler......berdan ildan

28 Eylül 2011 Çarşamba

Ümüş Eylül...GÖRÜLMÜŞTÜR


Dağların doruklarına doğru koşmaya başladılar,son kez damladı gözlerinde damla,hayata dair,gölgeleri arkalamış düşler.Aydınlık şafakların teravi namazında yüreklerine sıkışan ince sızıya aldırış ederek yürüdüler.kokularını beyaz mendile sürdüler,bir anda yıldız yaladı toprağı,Sagyan.harabe evler.kimliksiz mezarlar.Düşler darmadağın Maskan yolunda.Kavak ağaçları.kesilmiş ormanlar.kurumuş su yatakları.Silah sesleri ve savaş tenekelerinin seslerinde başka ses yok.Tanrının çoktan terk ettiği ve niyaz edenlerin azaldığı düşler....Artık sürgün varoşlarda yitirdigimiz ölülerimize aglıyoruz diyor babam,ekliyor belkide aglamıyoruz aglar gibi yapıyoruz..Bir sebebi olmalı elbet babamn belirlemesinin dükünleşen düşlermidir yoksa boyun eğdirilmişlikmidir....Her kes sevdiklerine ağıt yakar.ama analarımızın agitlara damıttıkları gözyaşı düşleri bir nehre akar.Yaşadığımızı o damlalardan öğreniyoruz biraz...

içimizde hiç solmayan baharın.dağ yamaçlarında ki çiçeklerin güzelliğinde GÖRÜLMÜŞTÜR damgalı düşler.demiri tavlayan usta elde,gökyüzünün içimizi ısıtan mavisinde,havalandırmaya çıkmasakta gözlerinizin sıcaklıgına sıgındırıyoruz diyorlar GÖRÜLMÜŞTÜR damgalı imgeleri...
Sizinle gökyüzü çocuklar
Güneşin sofrasında....Gelecegimizin düşlerininde sizleri buluşturmaya davettir ÜMÜS EYLÜL ...

O koca dut yüzyıllık imgemiz.suya,ateşe ve semaha niyaz eden.Şimdi kıpkızıl akar Peri suyu.Nasırlarımızda kı yaralara merhem,mealimize derman Heserbaba,düş rengi/annemin beyaz tülbenti,sonra Kanireşten delikli taşa parlak ışık taşıyan o niyaz,karanlıklarımızı aydınlatan o düş...İnsan yüreğinin derinliklerinde sakladıgı yasak bir elma/Düşlerde aglar/yanlız kaldıgında/umutsuzluğa ddüştügünde/iste harbiden düşler o zaman ağlamaklı olur delikanlıca...Bir Newroz sabahıydı,soğuk topragı kavuruyordu.kardelenler yakarış içindeydiler...

Şimdi onu doruklara taşıma eylemi haydi....................ne durursun GÖRÜLMÜŞTÜR düşlere koş sende


berdan ildan

27 Eylül 2011 Salı

Bildiğin Gibi Değil ....Kürdistan'da çocuk olmak ve gercek iz...kitap



Bildiğin Gibi Değil.....kitap


Okuyasın beni
inceden içine dolan
gerçeğin arasında
yakılan çoçuk düşlerimizin izleri gibi

hain bir çıngırak
ya çoçuklar bari siz uzatın ellerinizi

ve bildiğin gibi değil uzak bakışlarda...Kürdistanın gözleri çalındı karanlık gecelerde,düşlerini koyunlarında sakladı çocuklar çocuk düşlerini sonra taşıdılar kan ve barut ile zindan içinde...Yazar demis ya Kaktüsler susuzda büyür biz sürgün sehirlerde postal sesleri ve boya sandıkları ve Eylül günlerinde zindanlarda büyüdüğümüzden umuda sakladık düşlerimizi.Babalarımız deri kokardı.elleri tütün renginde.Ve Kürdistan bir başkadır düş ve çocuk olmak.o yüzden şair demiş ki onlar ateşin ve güneşin cocukları...Kürdistan'da her çocugun var bir hikayesi.elma yerken ağlayan.arkadaşının evi yakılan.taş atan çocuklar.90'lı yıllar gözaltında kaybedilme.tecavüze ugrama ve zindan.şimdi yine aynı ölüm.kayıp.tecavüz ve soykırım....


berdan ildan

26 Eylül 2011 Pazartesi

toprağı uyandıran o yıldız


sokağın ortasında ki cangıllardan mühtemelen yuva kuran çalıkuşu/şimdi aşk anı/helin...ve yağmur dövüyor karanlık karanlıkta yürüyen adamı...
...aşk direnmekte şimdi
ve kuşatıyor damlalar her yeri

bulutlar şimdi intihar hali/derinliklerimizde hazin bir ihanet imgesi/............


toprağı uyandırıyor yıldız/yağmurlar gri bulutlarda
üşüyor sokaktaki yanlız çocuk
gözlerinde ki damlalar aydınlatıyor karanlığını gecenin
.........


sirenleri calıyor ambulanlar
kimdi kuşatılmış sokaklarda ölenler

yagmur bu düşüyor çıplak bedenlere
üşüyor kadın.........



berdan ildan

tutsak düşler


yağmurun tutsağı olmuş gözler,
toprağın
ve güneşin
uyanık bir seher yeli
aşka sözcük
sokaklarda sıkılı sol yumruk
aşk Rubaisi
ta uzaklarda biriktirdiğimiz/devrim davası.........


berdan ildan

yaşamak adına bir imge


yaşamın labirent gölgelerinde ışığa yürüyoruz o kızıl düş gezgincilerimin gülümsemeleriyle ....umudu dirence yüklemek için bir bir aşıyoruz her merhametsiz imgeyi......................asme sağyanlı

Eylül rüzğarlarını taşır yaralarıma/mealimi anlar sular.meydan okur şiirler/demirparmaklıklara/gözlerim bakar ayışığında dağlara/boyuun eğmez çocuklar/esmer gecelerde dolanır yıldızlar/vede memelekette hürriyet...

...topraga renk veren bu eller
berketlendiren bu alınteri
çırılçıplak mavi gökyüzü
gözlerinde öpüşen kardeşlik
dağlara esen Eylül rüzgarı

..............barışa dair............25.09.2011...Köln

4 Eylül 2011 Pazar

Metristen Munzura Bir Firarın öyküsü...kitap gözaltında kaybedildi


1958 yılında Dersim Ovacık'ta doğan Halil Gündoğan, İlk ve orta öğrenimini Erzincan ve Dersim'de tamamladı. 1976 yılında İstanbul'a giden Gündoğan, çeşitli iş kollarında işçi olarak çalıştı. Lise yıllarında başladığı devrimci mücadeleyi örgütlü olarak olarak sürdürdü. Birkaç kez göz altına alındı ancak kısa tutukluluktan sonra serbest bırakıldı.

12 Eylül askeri darbesinden sonra 1981 yılında yeniden gözaltına alındı ve dört aylık işkenceli sorgulardan sonra tutuklandı. TKP(ML) – TİKKO davasından idam cezası istemiyle yargıladı.

1988 yılında 28 siyasi tutukluyla birlikte Metris askeri hapishanesinden tünel kazarak firar etti. Kısa bir süre Avrupa'nın değişik ülkelerin kalan Gündoğan, Türkiye'ye dönerek siyasal mücadele yaşamına 'kırsal alan'da devam etti.

1995 yılında Erzincan'da tekrar gözaltına alınarak tutuklandı ve Erzurum hapishanesine konuldu. TKP(ML)- TİKKO davasından ikinci kez idam cezası istemiyle DGM tarafından yargılanarak ağır müebbet cezasıyla cezalandırıldı.

Kaldığı cezaevinde, "Metris'ten Munzur'a Bir Firar Öyküsü" ve "Mao Zedung Değerlendirmeleri" isimli kitapları yazdı. Bir çocuk babası olan verilen iki ayrı müebbet hapis cezası verilen Halil Gündoğan'ın 2018 yılında tahliye edilmesi bekleniyor.

Gündoğan, 2010 yılı itibarıyla Ankara Sincan 1 Nolu F- Tipi Hapishanesi'nde tutulmaktadır.