14 Ocak 2012 Cumartesi

"Hansel ve Gretel’in Gerçek Öyküsü....Kitap







"Hansel ve Gretel’in Gerçek Öyküsü"



Çocukluğumuzun bilindik masallarından “Hansel ve Gretel”. Bu masalda üvey anneleri tarafından istenmeyen, sevilmeyen bu çocuklar ormana bırakılmak istenirler ve babaları tarafından bırakılırlar. Ceplerine çakıl taşları dolduran bu çocuklar, babaları onları ormana götürürken gizli gizli bu taşları yol üzerine bırakırlar ve evin yolunu tekrar bulup dönerler. Fakat üvey anneleri onları tekrardan ormana bıraktırmaya kararlıdır. Ne yazık ki bu defa Hansel ve Gretel’in ceplerinde çakıl taşları yoktur, bu yüzden yemeleri için verilen ekmekleri yollara minik parçalar halinde atarlar. Babaları ormana bırakıp gittiğinde onlar yolu bu defa bulamayacaklardır. Attıkları ekmekler kuşlara yem olmuştur çünkü… Ormanda bir kulübe bulurlar. Cadı Magda’nın kulübesini. Magda çocukları sahiplenir ve bakmaya başlar…

İşte şimdi de “Hansel ve Gretel’in Gerçek Öyküsü”ne geçiyorum. Louise MURPHY’nin tekrar kaleme aldığı bu öykü 2. Dünya Savaşı sırasında Polonyalı iki Yahudi çocuğu anlatıyor. Polonya, savaş sırasında “cehennemin merkezi” olarak adlandırılmıştı. Almanlar'ın öncelikli planı Yahudileri, Çingeneleri, Polonyalı liderleri öldürmek, yaşlıları ve çocukları ise yeni Alman düzeninin hâkim olacağı şehirlerin kurulmasında kullandıktan sonra ölüme mahkûm etmekti.

Peri masalındaki sözkonusu acımasız üvey anne yoktur romanda. Gettoyu terkeden baba, çocuklar ve üvey anne motosiklette kaçmaya başlarlar. Fakat daha fazla ilerleyemeyeceklerdir, SS’lerin dışındaki herkese motosiklet kullanmak yasaktır çünkü. Ormandan geçerken çocukları kendilerine güvenli bir yer bulmaları için bırakırlar. Kendi isimleri onların Yahudi olduğunu ortaya çıkaracağı için üvey anneleri onlara yeni isimler bulur “Hansel ve Gretel”. Ormanda köyden uzak bir kulübe bulurlar. “Büyücü Magda” olarak tanınan yaşlı bir kadının evidir burası. Magda çocukları kabul eder. Çocukları SS’e akrabası olarak tanıtır ve onlara yemek alabilmek için karne çıkartmayı başarır. Gretel kulübenin içinde bulunduğu ormanı çok sever ve sık sık evden uzaklaşıp derinliklerine iner. Magda bunun tehlikeli olduğunu ona anlatmıştır. Yine böyle bir gezisinde iki adamın tecavüzüne uğrar ve aklını yitirir. Artık Hansel için her şey daha zor olur. Onu sürekli koruyan ablası bilincini kaybetmiştir.

Babaları ve üvey anneleri yolda karşılaştıkları partizanlara katılırlar. Sovyet Ordusu her gün biraz daha Polonya’ya yaklaşırken artık onlar da öncü müfrezenin içindelerdir. Üvey anneleri yaşamını Ruslar bölgeye varamadan önce yitirir.

Köyden tekrar kaçmaları gerektiğinde bu sefer Hansel Gretel’i korumak zorundadır. Hansel bu kitapta yaşama isteğinin, inadın, karalılığın ve asla vazgeçmemenin adıdır aynı zamanda. Uzun yolculukları tekrar başlamıştır. Kulübe, orman çok gerilerdedir artık. Geldikleri yere, gettoya dönmeye çalışırlar. Artık Naziler terketmiştir Polonya’yı. Gretel yolda her şeyi hatırlar kardeşini koruması gerektiğini, ölüleri ve savaşı… Hatırlayamadığı tek şey gerçek adlarıdır. Şartlanmayı, korkuyu getiren bu savaş çocuklara isimlerini unutturmuştur. Söylememeleri gereken şeyi düşünememişlerdir bile. Bu tarz düşünceler o günün Polonya’sında ölüme davetiye çıkartacak türden düşüncelerdir. Ve tekrar gettoda buldukları babaları kulaklarına fısıldayacağı ana kadar da isimlerini hatırlayamayacaklardır.

Ve Magda, iyi yürekli, sevgi dolu cadımız. Sevebilmenin ve her şeye rağmen sevgide ısrar etmenin cadısı. Özgür Polonya’yı görmeyi ne kadar da hak ediyordun. Senin sonun da ne yazık ki binlerce insan gibi gaz odası oldu. Fakat ocakta yakıldıktan sonra küllerinin her yere yayılmasına engel olamadı gözü dönmüş katiller. İşte o küller konduğu toprakta sevgi yeşertmeye devam ediyor.

Kitabın anlatıcısı da olan sevgili cadımızın son sözleriyle bitirmek istiyorum:

“Bitti işte. Hikâye dosdoğru anlatıldı. Gerçekler ne daha ağır ne de yalanlardan daha güzeldi. Yine de gerçeği sevmemi sağlayan bir şeyler vardı. Ve bu sevgi dönüp dolaşıp doğrular size bir armağanmışçasına sunulana dek içimi kemirdi. Çünkü bir şeye duyduğumuz sevgi sahip olduğumuz her şeyin sonudur.

Çark dönüyor. Mavi gökyüzü ve yeşil zeminde uzun bir yol kat ediyoruz. Ancak dünyayı ve canı terk etiğimizde ruhumuzun kadehinde sadece sevgi kalır. Sonsuza kadar bu sevgiyi içeriz. Biliyorum. Çünkü ben Magda’yım. Ben cadıyım.”