28 Aralık 2010 Salı

Sende katilmalisin yasami savunmaya kitap



Sende katilmalisin günes yasami savunmaya demis beyaz güvercinler Temmuz sicaginda,bedenlerini bir kardelen tazeliginde ölüme yatiran ölüm orucu sürdüren kizilbaslar.Bakilanin görünür kilmak icin emekcilerin siirini yaziyor sevgili Kemal Özer,emekci imgelerle vardiyalardan,zindanlarin voltasina,ranzaya,görüsmeciye,kitaplara,askalara ve daglara uzanan genis biz iz düsümü siirlari.Onlari sesi bir kez daha....
Bir tek sözcük bile olsa ozanın elinde
biliyor ki çıkılan yolculuğun sonu
o sözcüğü söyleyene varacak, o sözcüğün
taşıdığı titreşime. Çünkü döktüğü ter
sözcükler arasında yürüye yürüye
dönüştürecek onu da o kalabalıkta
sesini sokaklara taşıran birine....onlarin sesi II
Iste sairin devrimci imglerin kizilbasligi.Hayatimizin ardillari ve tarihin zembereginin izleri.Siirle baylayip devrimci barikat atesleriyle dövüsmek.Bizimle özdeslesen gözleri sairin/düsleri ve imgeleri...Ve Grup yorumun su dizeleri yeralti seslerinin...
Yerin derinliklerinden geldiler, ellerinde

susmak bilmeyen bir yeraltı güneşiyle, ne kadar

diplere bastırılırsa o kadar boğulmak bilmez yankısıyla

yüreklerinin.



Ağır ağır geldiler, karanlık sarnıçlardan sıza sıza.

sağır küplerde birike birike, yararak kaslarının içine

yuvalanmış sızıları ve ciğerlerinde yer etmiş

ışıksız lekeleri.....Iste benimde üstünde imgelenmeye calistigim ilk dogum sancilarini yasadigim sirlerimin yoldasi o.Yasatilanin baki kilmak icin önce devrimci düslere sürmek icin siir okyonuslarina dalmak gerek...Ve siir imgesi devrimci sözcüklerle yazilir.Inorganik sözcüklerin dizilimini sana birakiyor Kemal Özer.Ama onun sözcükleri bizim devrim denizimizin imgesidir...

Ve yerin derinliklerinde gelenleri düsleri bitmedi....

suskun çamuru küremek için kentin gölgesi sokaklarından,

sıyırıp aşmak için yıllardır gökyüzüne birikmiş pası,

ovmak için isli alnını sabahın.

Anıt bildiler sıradan ve gösterişsiz bir günü, diyecek

sözleri varsa anıt bildiler, akacak bir yatağı varsa

ırmaklarının ve atacak köprüleri varsa anıt bildiler,

toplandılar o anıtın çevresine.



Sonra her gün geldiler, artarak geldiler, kadınları

çocukları ve alkışlarıyla,yoğurt mayalar gibi geldiler,

pişkin ekmekleri bölüp de paylaşır gibi, su gibi, ateş gibi.



Her gün yeni ağızlar eklendi ağızlarına, yeni

yollarla tanıştı ayakları, her gün yeni kabuklar çatladı,

yeni kulaklar işitmeye başladı söylediklerini, bir kent

oldular sonunda



ve adını değiştirdiler ülkenin.


berdan ildan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder