14 Kasım 2009 Cumartesi

Disi Ergenekoncu Akitman ve Akbaba


Pakize Akbaba özel bir asker annesi. En az oğulu kadar. Pakize Akbaba, özel timci oğlu Namık Ayhan Akbaba'nın 3 Eylül 1993'te 21 yaşında iken boşalttığı siperi çok geçemeden doldurmuş. Cumartesi Anneleri kayıp oğul ve kızlarını Galatasaray Meydanı'nda aramaya başlarken, o da bir grup asker annesi ile birlikte Cuma Anneleri'ni kurup soluğu Edirnekapı Şehitliği'nde almış.
Savaşın analar cephesini açtı
Pakize Akbaba, düşük yoğunluklu savaşta analar cephesini açmış, her hafta Cuma günü Edirnekapı Şehitliği'nden Galatasaray Meydanı'nı yaylım ateşine tutmuş. Bir ana gibi değil, bir asker gibi konuşlanmış; oğlu gibi her defasında hedefi tam onikiden vurmaya çalışmış. Bunlardan birinde Cumartesi Anneleri'ni sorumsuz evlatlar yetiştirmekte itham edip tetiğe şöyle basmış: “Bunlara analık yakışmaz.”
Akbaba, derneğin açılış töreninde de Cumartesi Anneleri'ne nişan almış: “Yurt dışındaki insan hakları derneklerinden ödül alanlara sesleniyorum. Yaşar Kemal'in benim elimden ödül almasını isterdim. Cumartesi Anneleri de her Cumartesi günü eylem yaparak Türk polisini meşgul etmesin. Yakınlarını terörünü mağarasına yollamışlarsa, taşıdıkları o resimleri o mağaralara yapıştırsınlar ve çocuklarını orada arasınlar.”
Yıllardır bir fiil savaşın içinde
Pakize Akbaba, o tarihlerden itibaren İstanbul Şehit Anaları Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği başkanı olarak bir fiil savaşın içinde. Düşük yoğunluklu savaşın bütün kritik süreçlerinde onu görebilmek mümkün. Bazen bir basın açıklaması yaparken, bazen bir yerlere siyah çelenk koyarken... Bazen 'Türklüğü aşağıladıkları' iddiasıyla aydınlar hakkında suç duyurusunda bulunurken, bazen de adliye önlerinde ve içlerinde onlara taarruzda bulunurken...
Ona Kars'ta bir okul açılışında da, Strasburg'ta bir AİHM davasında da rastlamak mümkün. Türkiye'nin her yerinde, özellikle Ankara'nın yüksek mevkilerinde acılı asker ailelerini temsilen. Savaşın tırmandığı yıllarda özellikle. Eski Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'e, eski başbakanlar Tansu Çiller ve Bülent Ecevit'e kadar çıktı bu yıllarda. Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit, onu ve arkadaşlarını ikna etmek için bir keresinde başbakanlıkta dakikalarca ter döktü.
Pakize Akbaba şimdi de her yerde, ama bu kez huzura çıkmıyor, yol kesiyor, protesto ediyor. Hedefinde savaşın bitmesini isteyen herkes var. Erzurum Karskapı Şehitliği'nde eski İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun önünü kesip Cumhurbaşkanı ve Başbakana “şerefsizler” diye bağırdı. Pakize Akbaba, bir demecinde ise, ölen askerleri “kelle” dediği için 3 kuruşluk tazminata mahkum olan Başbakan Tayyip Erdoğan hakkında asker ailelerine dava açmalarını çağrısında bulundu.
Yolu Susurluk'a, Ergenekon'a çıkıyor
MHP lideri Devlet Bahçeli bile protestolarından payına düşeni aldı. DTP lideri Ahmet Türk'le el sıkıştığı için Akbaba onunla ilgili de demediğini bırakmadı. Pakize Akbaba, Bahçeli'ye o kadar kızdı ki, MHP 8. Olağan Büyük Kurultay öncesi, Genel Başkanlığa adaylığını koyan Prof. Dr. Ümit Özdağ'ya destek verdi, onuruna Ümraniye Princess Plaza'da düzenlenen yemekli toplantıya Susurlukçu, Ergenekoncu emekli paşa Veli Küçük ile birlikte katıldı.
Akbaba, bazı emekli generallerin, Susurluk Davası kapsamında 6 yıl ağır hapis cezası alan MİT eski görevlisi, emekli yarbay ve eski Emniyet Genel Müdürü Danışmanı Korkut Eken'e destek amacıyla Hürriyet Gazetesi'nde yayınlanan açıklamalarına ilişkin başlatılan incelemeye tepki göstermek için ise dönemin TBMM Başkanı Ömer İzgi'ye kadar çıktı. Akbaba, Eken gibi kahramanların hapse girdiğini, teröristler için ise af çıkarılmaya çalışıldığını iddia etti.
Pakize Akbaba'nın yolu başka türlü de Susurluk'a, Ergenekon'a çıktı. Akbaba, özellikle 2004'ten sonra tüm eylemlerinde Ergenekon tutuklusu Kemal Kerinçsiz'le omuz omuza verdi. Orhan Pamuk, Elif Şafak, Hrant Dink ve Perihan Mağden'in 'Türklüğü aşağılama'yı düzenleyen TCK'nın 301. maddesi'nce yargılandığı davalarda Kerinçsiz'le birlikte boy gösterdi. “Biz Türkler 1 milyon Ermeni'yi, 30 bin Kürt'ü öldürdük” diyen Orhan Pamuk hakkındaki suç duyurusu bir fiil kendisi yaptı.
Kerinçsiz: Valla tebrik ediyorum
O, özel olduğu kadar uzman da bir anne. İstanbul Şehit Anaları Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği başkanı olarak Yüksek Seçim Kurulu'nu protesto ederken bile çok rahat, özgüvenli. Dernek Başkanı Pakize Alp Akbaba, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na bazı DTP'lilerin "milletvekilliklerinin düşürülmesi" istemli dilekçeyi verirken Yargıtay Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu kadar birikimli bir hukukçu, YSK binası önüne siyah çelenk koyarken Deniz Baykal ve Devlet Bahçeli kadar usta bir siyasetçi.
Pakize Akbaba'nın sadece Kürt sorununda değil; Kıbrıs konusunda da, Ermeni konusunda da söyleyecek bir sözü var. Vakti zamanında Fransa'nın İstanbul Başkonsolosluğu'na siyah çelenk koyarken şöyle konuşmuş örneğin: “Bu Ermenilerin ne ilk ne de son oyunu... Dün ASALA'yı beslediler, bugün de PKK'yı... Onlara arka çıkan Fransa'yı nefretle kınıyoruz." Bu yüzden Yeniden Müdafaa-i Hukuk Hareketi Derneği'nin 'Yılın Annesi' ödülünü sonuna kadar hak etmiş. Ergenekon tutuklusu Kemal Kerinçsiz'in ise takdirini.
Ergenekon iddianamesinde yer alan bir telefon görüşmesi nasıl yırtıcı bir kuş gibi hedefine kilitlendiği gösteriyor. Kerinçsiz ve Akbaba arasında geçen şöyle telefon görüşmesi şöyle;
K.Kerinçsiz: Yüksek Seçim Kurulu'nda ne yaptınız anacığım?
P. Akbaba: Orda siyah çelenk koyduk çok ağır suçlamalarda bulunduk.
K.Kerinçsiz: Bravo bravo anacığım benim be valla tebrik ediyorum... Bak şunu işle programda, bu Yüksek Seçim Kurulu Tayyip Erdoğan'ı aklamadı mı, Siirt seçimlerini iptal edip onu oradan başkan yapmadı mı arkasından?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder