Yalnızlığı düşünürken çocukluğuma yazdığım şiirler aklıma geldi bu gece. Düşüncem ayaklarımdan iki adım önde. Ne anlatmalı ki yaşam bulsun bastığım tuşlarda. Bilimsel gelişmeler günlük yasamı yakından ilgilendiriyor, Karşılıklı hal, hatır sorma işini teknolojik aygıtlar aldı şimdi. Adi bilgisayar cağı.
Bizler iletişim sağlarken teknolojik değerlerden yararlanıyoruz. Simdi onun adı mail,cep telefonu, yada "chat".
Teknolojiden yararlanıyoruz ya, artık hiç kimse postacının getireceği kartları, mektupları beklemiyor.
Sayfalar dolusu, içinde gelincik ve nevroz çiçeği kokan, mektuplar beklemiyor...
Mektupların yerini cep telefonları, e mailler aldı çoktan. Bir de "chat"lar. Sahte mektuplar...
Oysa ki postacının mektuplarını beklerdik “bak postacı geliyor” yada “görüşçünüz var lan!” diye bağıran gardiyanın sesi; “mektup var” bazılarında "görülmüştür" damgası.
SIZE NEYI CAGRISTIR MEKTUPLAR?
Yakılan, yasaklı diye “görülmüştür” damga yiyen mektuplar...
Misal güvercin çizmek bile yasaktır mektuplara. Emperyalist sistemin simdi teknolojinden yararlanıyoruz artık.
Bugün hepimiz mail, telefon, chatlarla bilgi, hal hatır sorma için teknolojiden
yararlanıyoruz...
YA ONLAR?
Asgari ücretin bir kaç susamlı tavuk olduğunu hesaplayan ücretli köleler?
Üniversite kapılarında adalet arayan, YÖK’e asimilasyona, ezberci - paralı eğitime karsı terazi arayanlar?
Empeyalist savaslara karsi,baris hemen simdi adil ve onurlu diyenler
Ekrem BEKTAS gibi çocuklarına sigortalı, sendikalı yaşam için ölüme koşanlar?
Yada Daimi Kisin ve Ekrem Bektaş gibi katledilmek doğduğun topraklarda.
En önde Hüseyin Demircioğlu, Delil İldan?
Sahi hepsini tanıyorsunuz. Onlar sizin, bizim canlarımız. Ddlari Nuray, Daimi,
Ekrem, Hüseyin, Delil, Mehmet, Fahrettin, Ayş, Taylan...
Simdi gece üşüyorum. Kar umut. Sapına kadar namusluyum.
Zaman kimin adına sayıklıyor sabahı. Ömür geçer, unutulmaz yaşama ait olan.
Bel ki okunmaz bu satırlar görülmüştür damgası yiyene dek, ben söz verdim
onlara, kir çiçeklerime bugün yazacağım diye. İste saatler ilerliyor, sizlere mektup yazıyorum. Yaşamı örgütleyen meyvalar, toprak su ve güneş ve dost
gülüşleri mektuplar...
Mektup yazmak istiyorum bu akşam tüm Karerce düşünenler adına. Mektup....
Ayşe ve Taylan için.
Nasıllar, neler düşünüyorlar; neydi umutları? Şu an mektubu yazarken umurumda değil sigara ve cay; mektup yazıyorum F tipine, GÖRÜLMÜSTÜR damgalı.
Çok uzak değiller; sizin gibiler komşumuz, yarimiz, dostumuz, yoldaşımız onlar. Mektup bekleyen onlar. Ayse, Gülnaz ve Taylan belki isçi-öğrenci, emekli-issiz Kürt -Türk -Çerkez - Ermeni - Laz - Alman -Rus’lar...
Mektuplardan anlıyorum sonra, görülmüştür damgalı...
UNUTMAK yada ANIMSAMAK ONLARI
Bir kez daha bakalım Siverik’te katledilenlere, onlara. Onlar artık anımsamasalar bile, sokaklarda, caddelerde. evlerde, vardiyada kahvede ve senin sesinde, duygunda onlar var, bir mektup yada gül ver onlara. Kendine, Ayse Yumli ve Taylan kaygalak’a... Onlar IM/F tipinde sizlerden Karerce selam mektup bekliyorlar
issiz bir evde korkudan ağlaya bilseydim
gözlerimi çıkara bilseydim, yiye bilseydim
senin sesin için yapardım bunları
baksana Taylan, Ayse maviye boyuyorlar gök yüzünü
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder