14 Ocak 2009 Çarşamba

Cingeneler zamani Berdanca II


Uzun yıllar geçirmişti zindan da Ferhat, toplumsal değişime uğramıştı. Ama kendi değer yargılarının özelliklerini yitirmiş değildi. Lümpen geçmişi, bugünün yaşantısıyla özdeşleştirmek zorunda olduğunun farkındaydı, istese de onu kopartıp
atamazdı birden.

İçinde ki Bahar’ı düşünüyordu, duygusallığa yer yoktu, içindekileri frenlemeyi zindan da yatarken yasayarak öğrenmişti Ferhat. Yüreğini yakan bir şeylerin olduğunu kesindi. Ferhat’ı böyle düşünceli görmek pek mümkün değildi. Acaba
Ferhat’ı yakan ve düşündüren Bahar' mıydı?.

Belki işin gerçeği öyleydi. Yasadığı yoksulluk, ötekileştirilme ve toplumdan soyutlanma yi,o gözaltında yasadıklarını görmüştü. Farklı ilişkilerden, yasamdan yeni bir yasama doğru bir yıldız gibi düşünüyordu Ferhat.

Ötekilerin çevresinden geldiğinden ötürü, arkadaşlarının yasadığı bir olaydır diye düşünürdü,ya da karayağız olduğundan öyle söylenmişti kendisine, gerçeğin böyle olmadığını cezaevinde öğrenmişti.

Ferhat bir emekçi gibi çalışmak istiyordu artik, bunu Kardeşi Bahar için yapmalıydı. Ferhat bir an geçmişi ve geleceği arasında ki koridorda gidip geldi. Düşündü, içini öfke sardı. Öfkelendi, dişlerini biledi. Kemirici bir şeyler vardı yüreğinde.
Huzursuzluk ortamında adımları onu İstiklal caddesine taşımıştı.

Kalabalık bir arkadaş çevresi olmasına rağmen, rüyalarını süsleyen, hayalinde yeni gedikler açan özel biri vardı. Çokça sevdiği, onunla cezaevi ziyaretlerinde tanışmıştı, ve arkadaşlıkları görüş günlerinde daha ilerlemişti. Öfkeli yaşamına sevgiler dolmuştu, acının sevdanın birlikte baharlaştığı bir sevdaydı bu.


Cezaevinde tanışıp birlikte arkadaş olan Ferhat’ın sevdası gelip geçici bir sevda gibi görünmüyordu. Ona gerçek bir ask ve arkadaşlık vaat etmişti.O da bayraklaştırdığı bir aşk yasıyordu. Nasıl böyle bir ilişki başlamıştı, anlamak belki
kolay değildi, ama yer yüzünde her ilişkilenmenin bir başlangıcı vardı.Ferhat bi sevdanın başlangıcını görüş kabinin de örgütlemişti.


Birden İstiklal’de yürürken huzursuzluk kapladı Ferhat’ı. Eve vardığında sabah ezanı okunuyordu.Bahar'a baktı, yapayalnız küçük odanın içindeydi simdi.Bir yatak ve ranza odanın en güzel süslerinden biriydi.Ferhat yatağına uzandı.Derin derin düşünmeye başladı.Geldiği yeri hücresini düşündü.Günlerin Ferhat'a neler getireceğini, neler alıp götüreceğini henüz kestiremezdik. Bahar ışıklı bir yol çizmişti Ferhat’ın dünyasına ve
o düşüncelerle uyudu Ferhat'..

Berdan İLDAN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder