12 Eylül
İlk eylem günü
ortaokuldayım yine günlerden mayıs,bir yandan ders çalışırken bir yandan
da okul aralarında okulun deposunda militan gençlik dergisi
okuyordum,bir yanda da yarın okulda boykot konuşma için hazırladıgım
bildiriyi ezberlemeye çalışıyordum,çok heyacanlıydım.İlk defa okulda boykot yapılacak ve ben tüm sınıflarda konuşmacıyım.
''Sabah,akşam derslerden artan zamanlarda Ermeni mezarlığı arkasında
ellerimizde sosyalizmin alfabesi,üç dünya teorisine dair tartışma
notları ile egitim çalışmalarına katılıyorduk.Hava zifiri karanlıga
bürünene kadar tartışmalara devam ediyorduk,akşam ise yazılamaya çıkıp
ögrendiklerimizİ pratikleştiriyorduk,yani devrimci teori olmadan
devrimci pratik olmaz;öyle öğrendik,öyle anlattılar bize,öylede hep
devam ettik yola.Ögrenmenin yaşı yoktur,insan her yaşta,her an ,yeni bir
şeyler öğrenebilir ki öğrenmelidir.Yaşamın tüm
acıları,açlıkları,hüzünleri,sevinçleri,arkadaşlıkları,paylaşmayı,omuz
omuza his etmeyi hep böyle onurlu bütünsel öğrettiler bize
devrimciler.1978 günü Zeytinburnun'da Malatya Pötürgeli Necdet abinin
kahvesinde ev ekonomisine yardımcı olmak için çalışıyorum.Dikilitaş'ta
deri işçilerinin ve devrimcilerin uğradıkları bir kahve daha çok işçi
kahvesi.Öyle oturup arkadaşları ile düşünüyor,O günlerde bir sevgilisi
var,gelip kahveye onlara takılıyor,sonra bir gün silah sesleri içinde
Trakyalı berber Hüseyin abinin yanında ki Tuncay'ı katleder
faşistler,onu katledilmesine dayamayan Aptullah Tekçe Trakyalı ve Adalet
Partili katilin peşinden onu yakalamaya çalışılırken o gün 24 Temmuz
günü ikiside katledilirler''Bunda öteki okuyanlara kalmış.Ama aklıma
düştü 1978 günü burjuva basında çıktı hukuk ögrencisi solcu genç ve onu
kurtarmaya çalışan Adalet Partili öldürüldü
Bütün genç kızlar
Tuncay abinin peşinden pervane dönerdiler,bizse onu hep Sarıkaya
maçlarında faşist takımlara attıgı göllerle mutlu olurduk,ilk onları biz
çocukları Yeşilköy Menekşe'deki Aylaf Plajına götürmüşlerdi.Sinan
Kahraman ve Haydar abide vardı.Bunlar o yılların en güzel anlarıydı işte
o gün 1978 günü bunu hazmedemeyen faşizm tarafından kana bulandı
Zeytinburnunda.O günden sonra bir kıza aşık oldum,onu görünce dilim
titriyordu,tam konuşacagım gün hep vazgeçiyordum,sonra o mayıs boykot
konuşmasından sonra Gülcan'a mektup yazmaya karar verdim.O günler
böyleydi.Ve ne utanıyorsun dedi Hüseyin,böyle şeyler böyle olur
dedi.Ondan sonra hızla gelişmeye başlıyorduk,zaman su gibi akıyordu.
Eylül günü
Eylül,tüm acımasızlığını göstermek üzeredir.Gün geldi 04,memleketin
güvenliğini daha iyi sağlayabilecegini iddia eden asker cuntanın darbe
yaptıgını mahallede asker olan Muzaffer abinin kapımızı çalmasıyla
ögrenecektik.Yalınayak ve Deli Mediyenin köpeği Cinonun yavrularıyla
Erzincalı bakkal Rızaların aralığına evdeki kitapları zuladım.O gün Cino
yoktu arada yok paramparça ederdi beni,Cino kimseyi yaklaştırmazdı
aralığa.Dişi köpekler daha onurlu olurlarmış ve bir ana şefkatiyle
emanetlere sahip çıkartlarmış.Ama Cino çok acı çekti o aralıkta,bir gün
mahallenin kocaman eşşeklerinden biri ona tecavüz ederken yakalandı,o
günden sonra Cino hep saldırganlaşmaya başladı.İşte niye mi
yazdım,unutulmasın ne de olsa kimsenin umrunda da değil.
12 Eylül o günü yüzlerce asker tarafından kuşatılan 85/6 sokaktaki Ali
Karacaların evinde gözaltına alındım,uzun bir araç konvoyuyla sorgu
merkezine doğru ilerliyen arabanın önü mahallenin gözyaşları arasında
geçiyordum.O gün aklımdan şunlar geçti,her şeye ragmen diren diren.Öyle
yaptım....''Seslen dedi Laz Osman koğuş hecresinde babana,duysun
sesini/babam baktı/Yorgun görünüyordu/Ses döndü/Asker dipçiğiyle
dürttü/İçeri girdi/Yüzbaşı Adnan ÖZBEK onu terbiye etmeye
çalışıyordu/Davutpaşa zindanın devrim kavgası sürüyordu....Direnişin
ölümsüzleştirdigi İrfan Çelik/Ölümüne onurları savunanların devrimci
militanı/O karşıladı ölümü/kavgası/kavgamız sürüyor.
berdan ildan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder