3 Mayıs 2010 Pazartesi

ve celige su verenler 31


Ve celige su verenler...30

"hep bir ağızdan türkü söyleyiphep beraber sulardan çekmek ağı,
demiri oya gibi işleyip hep beraberhep beraber sürebilmek toprağı
ballı incirleri yiyebilmek hep beraberyarin yanağından gayri her şeydeher yerde
hep beraberdiyebilmek için
on binler verdi sekiz binini..." Anlatti hep sürgün dilimiz.Her sabah safak vakti vardiyalarla karsiladik rojbas'i,her dogum günlerinde nerede olursak olalim yumruklarimizi sol yanimizda ki orak-cekic bayragimiza dönerek and ictik,sevdali yüreklerimize diyemedik seni seviyorum,sokak baslarinda siirler okuduk usulca.Karanligin en karanlik oldugu ani hep onlar aydinlattilar kutup yildizlarimiz.Cok özledik onlari,yarasini gösterir gibi yoldasina hepsini kardesim gibi sevdik.Gözlerini hep üzerimizde his ettik,güzelligini daglara veren bir icim özgürlük atesi onlar,gülüslerini özledik be yoldaslar,samimiyetinizi,beraber türkülerimizi söyledigimizi özlemdim be yoldaslar...Sıcaktı.
Bulutlar doluydular.
Nerdeyse tatlı bir söz gibi ilk damla düşecekti yere.
Birden-
-bire
kayalardan dökülür
gökten yağar
yerden biter gibi,
bu toprağın verdiği en son eser gibi
Bedreddin yiğitleri şehzade ordusunun karşısına
çıktılar.
Dikişsiz ak libaslı
baş açık
yalnayak ve yalın kılıçtılar...Onca yil gecti dün gibi aklimda mesala hazir direnis ayindayiz Kazim Koyuncu yoldas ile KAGITHANE belediye direnisinde ben siir o lazca türküler okuyordu Dinmeyen'le.Halaya durmustu belediye emekcileri,birlikte omuz omuza dögüsmüstük o gün kusatilan Kagithane'de.Simdi bir kirmizi gül dali gibi aramizdasiniz Karsiyakanin üc gülü.Kizil gün dogumu yaklasmakta ve Karsiyaka'dan günes dogacak mayis altida.Deniz'ler birlikte horon tepecek tüm atesin ve günesin cocuklari.Adi mayis iklimlerinde mülteci gözyaslari akacak emekci nasirli ellere ve ellerinize.Ve önümüzde devrimcin o isikli yolu TEK YOL DEVRIM diyecekler KARSIYAKA'nin üc Deniz,Hüseyin,Yusuf gülüne.

Yenildiler.

Yenenler, yenilenlerin
dikişsiz, ak gömleğinde sildiler
kılıçlarının kanını.
Ve hep beraber söylenen bir türkü gibi
hep beraber kardeş elleriyle işlenen toprak
Edirne sarayında damızlanmış atların
eşildi nallarıyla.

Tarihsel, sosyal, ekonomik şartların
zarurî neticesi bu!
deme, bilirim!
O dediğin nesnenin önünde kafamla eğilirim.
Ama bu yürek
o, bu dilden anlamaz pek.
O, "hey gidi kambur felek,
hey gidi kahbe devran hey,"
der.
Ve teker teker,
bir an içinde,
omuzlarında dilim dilim kırbaç izleri,
yüzleri kan içinde

berdan ildan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder