5 Ocak 2010 Salı

Fasizm insanlik düsmanidir


1930‘ların Almanyası‘nda Hitlerci SA ve SS çetelerinin sokaklara salındıkları günleri hatırlatan sahneler yaşanıyor artık Türkiye‘nin birçok kentinin sokaklarında. Şu son süreçte yaşananlar, faşizmin ve etnik temeldeki iç savaşların gelişme süreçleri hakkında bir parça tarih bilgisi olan, bunun yanında Maraş, Çorum ya da Sivas katliamları gibi deneylerin yaşandığı bir ülkede düşünme yeteneği -ve vicdanı- körelmemiş herkese ‘çok şey‘ anlatmaya yeter herhalde. Yalnız, sadece teoriden değil tarihsel deneyimlerden de kolaylıkla çıkarılabilecek derslerin fazlalığı anlamında bu “çok şey”algısı, salt benzerliklerden hareketle farklı süreçler arasında kaba paralellikler kurmak şeklinde bir kolaycılığa/indirgemeciliğe dönüşmemelidir. Fakat bugünkü durumun ve gidişin aslında tehlikeyi büyüten özgünlükleri, bu kez de “bize bişey olmaz abi” rahatlığını çağrıştıracak bir kanıksama ve umursamazlığın dayanağı haline gelmemelidir.
o büyük gün geldiginde
gelecek yeralti nehirleri
o gün
o seher vakti
dar agacinda üc gül kelebek özgürlügünde
kanatlanacaklar
o büyük gün geldiginde
deniz yeraltinda
nehirlerle tasacak
cellatlar iplerini alip kacacaklar
bir alev topu gibi gelince devrim
dar agacinda üc gül acacak kelebek özgürlügünde
İnsanlık tarihi boyunca dünyanın yörüngesini değiştirip, güneşi batırmak isteyen zorbalar oldu, olmaya da devam ediyor. Son yüzyıl, insanlığın yüz karası olarak duruyor tarih sayfalarında. Dünün Dünyası , bu utanç çağının belgelerle verilmiş öyküsü. Avusturyalı yazar Stefan Zweig , biyografisinde “Kudurmuş Avrupa ” diye niteliyor ikinci dünya savaşını. Savaş öncesi Avrupa insanının dünya görüşünü, burjuva düzeninin durmuş, oturmuş zevk anlayışına uygun kalıplara sıkıştırılmasının ardındaki “ikiyüzlü toplum ahlakını” gizli tutulmuş bilinçaltı arzuların er geç ortaya nasıl çıktığını anlatıyor bize.
Zweig, Avrupa’da esen savaş rüzgarlarının ordan oraya sürüklediği yetenekli, ama barbarlığa yenik düşmüş bir aydındır. Biyografide, aydın mücadelesini , savaş ortamında bile düşünme yeteneğinin insan sevgisiyle ve direnme gücüyle beslendiğini görüyoruz.



berdan ildan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder