1 Kasım 2009 Pazar

Halepceden gelen sevgili..kitap.


Eylül 1999: Tokaimura santralinde radyasyon sızıntısı olmuş ve ölçülen radyasyon düzeyi normal seviyenin 15 bin katına çıkmıştı. Reaktörde çalışan 400'den fazla insanın radyasyona maruz kalmasının yanı sıra, reaktörün etrafında yaşayan binlerce insan yetkililer tarafından evlerinden çıkmamaları için uyarıldı ve herhangi bir yağış halnde elbiselerin hemen yıkanmasını istedi. Aralık 1999'da bu kazanın ilk kurbanı 35 yaşındaki Hisaşi Ouçi hayatını kaybetti.
Temmuz 1999: Tsuruga santralinde normal radyasyon düzeylerinin 11 bin 500 katına ulaşan radyasyon sızıntısı.
Nisan 1998: Tokyo Elektrik Firması'na ait reaktör, soğutma pompasının bozulması sonucunda kapatıldı.
Temmuz 1997: Tokyo Elektrik Firması'na ait bir başka reaktörde radyasyon sızıntısı
Kasım 1997: Tokyo yakınlarındaki uranyum zenginleştirme labaratuvarında yangın çıktı.
Ağustos 1997: Tokaimura santralinde, 2000 çelik varil içinde bekletilen atıklarda sızıntı meydana geldi.
Mart 1997: Tsuruga reaktöründe çalışan 35 işçi radyasyona maruz kaldı.
Aralık 1995: Tsuruga'da soğutma sisteminden kaynaklanan sızıntı yüzünden santral bir yıl kapatılmak zorunda kaldı.



Halepceden Gelen Sevgili

Suzan Samancı’nın son romanı Halepçe’den Gelen Sevgili, yakın tarihte gerçekleşen, herkesin nefretle kınadığı Halepçe katliamını konu Alan bir roman. Bu katliamda ailesini kaybeden Delila’nın, Halepçe’den Diyarbakır’a, İstanbul’dan Cenevre’ye uzanan öyküsü Ikaruslarin öyküsü...


İkarus olmak…Özgürlük ve öğrenme tutkusu, tarihler boyunca hep eşdeğer görülmüş… Yunan mitolojisinde buna dair sayısız hikaye vardır. En çarpıcı olanı ise İkarus’unkidir.

İkarus’un babası Daidalos bilge bir mimardır. Sürgüne gönderildiği Girit Adası’nda Kral Minos’un yanında çalışmaya başlar. Onun isteği üzerine insan başlı, boğa bedenli bir canavar olan Minotauras’ın bir daha çıkmamacasına içine kapatılacağı Labirent’i inşa eder. Ancak bir süre sonra kral Minos’un emri ile, Labirentin gizini Theseus ve Ariadne’ye öğrettiği gerekçesi ile oğlu İkarus’la birlikte kendisi Labirent’e hapsedilir.

Daha çok özgürleşmek!
Daidalos, yaratıcı aklıyla, buradan çıkmanın yollarını arar. Ve kendisi ve oğlu için kanatlar yapar. Bu kanatları bal mumuyla bedenlerine, omuz başlarına yapıştırır. Oğlu İkarus’a ne çok alçaktan, ne de yüksekten uçmamasını, özellikle de güneş ışınlarına yaklaşmamasını tembih eder.
Fakat İkarus takma kanatları ile bir kez havalandıktan sonra, aydınlığı, güneş ışınlarını ve bunların ardındaki hakikati biraz daha yakından görmek, öğrenmek ve daha çok özgürleşmek düşüne kapılır. Ancak, güneşe yaklaştıkça, takma kanatlarını bedenine yapıştıran bal mumları erimeye başlar. Ve sonunda İkarus, Ege Denizi’nde Sisam Adası’nın yakınlarındaki İkaya Adası’nın önüne, bugün de, onun anısına, İkarus Denizi denen bölgeye düşer, yitip gider HALEPCEyaşamın küllerini kendi içinde büyüten rüzgar
ateşi döverken
randevusunu unutan bir militanın iç kaygısıyla büyür
büyür tüm kent akşamları
büyür tüm yer altı suları
vardıyası bitmiş yorgun dönen emekçiler bıçağıdır
boğuntuyla bilenen umut

ve geçip giden bir tarihin içinde kendini arar
rengini ateşte büyüten newroz
bir rüzgar olur
kırar tüm yer yüzünün buz dağlarını
ve baharı koynunda taşıyan çocuk
döner kendini sınar isyanı unutulmuş külleri içinde
demirde közde suda aşkta

yer yüzünü saran ateş
suyunu demirde büyüten bir aşk oluyor
öfkesini parçalıyor kar damlaları
yakıyor onu barut
demirle kömürle rayla
öksüz kalan bir gül gibi
dikenli tellerle sarıyor ayrılığı
zamanı kutsayan
sömürge şehirlerinde

ey külleri var eden rüzgar
çık koynundan ateşin ve suyun
bak murat almaz koynunda yatan yaralı ceylan
kanı tanıyan kırağı öfkeli ve susgun
ve mirov dağında ölü bir yüzdür düşen kar tanesi
kederini içinde taşıyan kılıç
bir yanıyla çocuk küskün ve yaralı
güneyde bir akşam ezanı gün sayıyor
üzümün kehribar suyu hürmetine

çık koynundan sömürge şehirlerinin

bak dağlar bahara kan kesmiş
sevdiğim göz ağrım
yüreğim cehennem olmuş
ömrümü
yangınlara savuruyor rüzgar





Metin Esen

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder