26 Ekim 2009 Pazartesi

Iste gidiyorum;Kazim Yoldas'a gec kalmis bir mektup









gariptir bu şarkı ve bu ölünesi şiir.

hüzün böyle dolaşır da mı gelir bütün vucuttan kirpik ucuna? gelir gelir..

nazım çekip gidende, hasan hüseyin ağlarsa bize de ıslak kırık kirpik uçları kalır.

hele bağlamanızı alın ve eşin arkadaşın yahut benim yaptığım gibi kocaman ailenizin ortasında serin bir sonbahar akşamında söyleyin.

o zaman anlıyorsunuz.

her gözün ağlayışına göre değişiyor ezgi.

burda olmasa da senin yüreğin, nazımın bedeni misali..

gece leylek ve tomurcuk kokuyor..

Yesilin,sari-nin ve kirmizinin tonuna benziyor Hemsin yaylasi,günesin arsin ardindan yüzün pestamale saklayarak gösterir yüzünü ve
Kackarlarda onalti iklim yasanir ve o topraklar ki kutsal cocuklar dogurganligindan mezapotamyam gibi.Sonsuz aks hallerin yasandigi
dicle ve munzur düslerinin serpilip gelistigi hemsin siradaglari arasinda,yönünü deniz cocuklaraina ceviren,umutlarini karadeniz gibi
cogaltan dört karafil güzelliginde.Karadenizin asi cocuklari doganin cömertliginide arkaliyarak yüreklerini ketleyip,düs sokagi ask hali
yasadilar haziranda ölmek zor.Denizlerin kabarmasi,öfkelenmesi,hircin dalgalar gibi yüzlerini usulca oksayip aki verdiler okyonusa
ey gidi karadenizin asi cocuklari.
işte gidiyorum...
birşey demeden, arkamı dönmeden şikayet etmeden
hiçbirşey almadan, birşey vermeden
yol ayrılmış görmeden gidiyorum...


ne küslük var ne pişmanlık var kalbimde
yürüyorum sanki senin yanında
sesim uzaklaşır herbir adımda
hayat bize kalmadan gidiyorum


gerdiğin tel kalbimde kırılmadı
gönül kuşum şarkıdan yorulmadı
bana kimse senin gibi sarılmadı
ışığımız sönmeden gidiyorum
Acilara besik olan mezapotamya ve karadeniz acilara ragmen göz yaslarini pusi ve pestamal'e akitarak yüz yillarca hep denize dogru akmislardir.Adina
anadolu dedigimiz bu jeopolitik öteki topraklarda hep iyi cocuklar gidip dönmediler bir daha,agitlar yakildi,siirler okundu,yumruklar kaldirildi havaya,lanetler
okuduk sömürgecilerin ardindan ama devrim fikrinden ne onlar vazgectiler nede biz ardillari.Ve denizin ve günesin cocuklari hala aramizdalar.
sensiz mavisi bıçaklanmış akşam üstüyüm
ateşten denizim kıyılarım yok
sensiz kar altında dağlarım
anlıyormusun
kadınım baharım a canım a canım
yağmur ol ben toprak
sen rüzgar ol ben yaprak
sen derya ol ben ıramak
tuzuna sarılayım
sen munzur ol ben murat
sen şirin ol ben ferhat
sen cudi ol ben serhat
sızına sarılayım
sen dicle ol ben fırat
sızına sarılayım
sen dicle ol ben fırat
sızına sarılayı
Iste böyle anadolunun yigit cocuklari helal süt emmislerdir analarin sol yanindan.toprak ve insan dair hep gereksinmemiz vardir o cocuklarin düsleri vardir,sevdalanmalari bordo mavi ve sari,kirmizi ve yesildir amed renginde.Kemencenin ve billurun ortak ezgisidir kendi dilinden,fazla söze ne hecat
var ki elinde gitari ve devrimci direngenligi ile Kazim yoldas'a ve yoldaslara berdanca bin selam.Karadenizin ve Mezapotamyanin günesin ve atesin
cocuklari semah dönerken kerbalada,kipkizil bir günes doguyor heserbaba'nin eteklerinde ask halinde,yesilin yanina kirmizi ve kardesligede yesil
dokuyorsunuz tüm mesele bu,Kazim yoldas gibi ötekilesmekte biraz...


.valdemora cezaevi Madrid..20 haziran 2009..berdan ildan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder