31 Ekim 2009 Cumartesi

Emek


biz bir yapi ustasi gibi
kizil karincalar gibi örüyorduk duvari
güclerimizi orantili birlestiriyorduk
dayanisma icin
kusura bakma yagmur,sel ve felaket
betonlansada yuvalar
baska bir yol bulmak bizim isimiz
alinteri bu ya
cicirböcegi kapitalist ötsünde dursun
ergec biz varacagiz oraya
ta oraya
yani safaktan önce
varacagiz günesin ülkesine
ne hainleri affedecegiz
ne zulaya gizlenmis onalti rüzgari
kutsal heserbaba vakti
özgürlügün son metresini kosacagiz
bizim cocuklarla
kizil fularlarida takacagiz
müebbet hasip olsada ucunda
hayal damitacagiz üc renkten
ve son yürüyüs baslayacak
lüverlerden denizlere dogru
söküp yeryüzünü
yildizlara alinteri firlatacagiz
sonsuza dek
o kutupta
azadi olacak
emek olacak
biz yapi ustalarinin elinde.


berdan ildan

Sana dair


Ölülerimiz
bir çiçeğe yasam veren işçi bir arı
ölülerimiz
yakamozlarda yol alırlar
her sabah
aşka durunca göğe bakanlar
ölülerimiz
ilk tohum
ilk filiz
ilk molotov gözbebeklerinde
ölülerimiz
doğum sancılarım benim
sol yanımda atan metan gazi
ilk prometheuslarimiz
ilk lilihtlerimiz
ilk kızıl karıncalarımızı yasaklı ülkede
Hüseyinlerce gülüşleri müfrezelerin
ilk ışık simdi vardiyalar da
kusursuz bir şiir gözbebeklerinde asi bir ceylan

Berdan İldan

Kanda "NEFES" Huzur Arayanlar


Askerligini yapmamis biri adamdan sayilir mi ? Sayilmaz ! Kiz verilir mi ? asla !
Erkek denilir mi ? Hasa !
Toplumda yerlesik ve hiyaresik hale getirilmis bir cürütme düsünce tarzindan,bazi
kelime bunlar.

"Asker millet"olmak gibi ilkel bir özellikle gurur duyan bu toplumsal sekillenis
icerisinde bu da ilginc"Her Türk asker dogar"ya da ben askerdeyken"li anilari su
siralar mehmetcik kanallarda cok olmasi neden bu kadar özel degere sahip olduklari
anlasilmalidir.Delikanli üsttegmen,kötü cavus,kelle kulak kesme hatiralari,nöbet
korku maceralari ve ben askerdeyken anilari uzayarak devam eder.

Siyasal bilincten uzak,bu tür sohbetlere kaynaklik edense Türkiye'de askerli hizmeti
zorunludur.

Düsünüs kapasitesinin geregi,askerlik geri bilincli insanlar acisindan bir noktadir.
Devletin kurumsal hiyarersik örgütlenisinin,erkekler acisindan olmazsa olmaz
yasalarindan biridir,bir de yasi yaklasinca kendisini buna göre sekillendiriyor.
Egitim kurumlarinda,camilarde ve evlerde bezer icerikli konusmalar"askerlik" terimini
ve yasal önlemlerle bunu topluma dayatiyor.

Bir zor aygiti olarak ordu,kendisini zora dayali bicimde olusturuyor.

Yöneten ezen siniflarin,silahlandirilmis bekcileri olarak,ezilen,sömürülen yiginlarin
üzerinde daima bir baski yaratir ordu.Türkiye'de sosyal,siyasal,ekonomik ve askeri
alanda bir cok kapitalist sirketide olan bir kurumdur ordu.Onun tarihinde politika ile
icicelik vardir.

Her ne kadar ki resmi ideoloji Türk tarihinin zaferle yazildigini söylesede,gercekte
durum daha farklidir.Tarihi,feodal despotizmle ile özne olan Osmanli Imparatorlugu
sonrasinda,Batici tarzda yeniden sekillendirilmistir ordu,basta Kürt halki gelmek üzre,
yoksul anadolu emekcilerine yönelik gerceklestirdigi katliamci bir "zaferler" tarihine
sahiptir.Agri'da,Zilan'da,Kocgiri'de,Dersim'de ve diger bölgelerde katledilen binlerce
Kürt'ün kani üzerinde yükselir bu zafer cigliklari.

15-16 Haziran,Maras,Corum,Malatya,12 Mart,27 Mayis,12 Eylül,28 Subat,ve Gazi ile Ümraniye
katliamlarinda hep ordu vardi.
Zor,baski,katliam,ölümle birlikte anilir ordu.Ve sonrasi haki üniformalar cikartilir
üzerine,frankli,papyonlu kiyafetler giyilerek bu sefer mecliste sivil olarak sahneye
cikarlar yine ordunun rap rap seslerini duyariz oradan ordu'nun.Degisen sadece kiyafetleridir.

Son günlerde Kürt siyasal özgürlügüne yöneltikleri top yekün saldirinin asil amaci
Ortadoguda statü kazanan Kürt Federe Devletine cürütmeye yöneliktir.Ordu yine bu kirli
savasin bas aktörüdür.
Her gün onlarca emekci askerde ölse,onlarca insanda ölse,köyler bosaltilsa bas aktör
yine haki ordu ve mehmetcik basin.Sekiz askerin tutuklanmasi hemde vatana ihanet ve
baska ülke topraklarina izin giris gibi,ve bir de haberlere devlet sirri diye yayin
yasagi ve sansür getirmesi ordunun ne acz icinde oldugunu ele veriyor.

Ordu,asker bulma sikintisi yasiyor,bunun icinde sizin gözlerinizin icine bakarak özel
ordulasmadan bahsediyor ve maliye bakani kus gribi hirzi Unukitan daha cok keseyi
acagiz diyor.Emekci Telekom iscilerinin toplu sözlesmesini imzalamiyor devletci ordu.
Esitsiz kosullarda savasan Kürt özgürlük gücleri orduya önemli darbeler vuruyor.
Yukarida da bahsettim önemli olan buradaki düsünüz tarzi.esir askerlerin tutuklanmasi
ve bu ise sevinmeyenlerin kimler oldugu pratik bir gercek.Artik askere gitmeme tavri
gelisiyor.Asker kacaklari cogaliyor..

Ben bir asker kacagiyam/Gelin bana bir tas su ver/Elleri kinali gelin/Ben bir saker
kacagiyam...

Ordunun zora dayali bir bicimde kendisini olusturmasinin ifadesi olan"Zorunlu Askerlik"
yasasi tamamen gerici,anti-demokratik bir yasa olmakla beraber,ülke rejimin haki renginde
olmasi durumu acikliyor."Vatana hizmet" söylemlerin ardina gizlenmis bir dayatma var.
Zoraki örgütlenme.Iste vicdani retcilerin durumu bunlara örnektir.Bu zorunlu askerlik
yasasina karsi gelistireceginiz her tepki demokratiktir.

Yine son günlerde Genarallerin anilari yayinevleri tarafindan askerlik anilari yaptiklari
katliamlari da araliyor.

Asker toplum,vatan borcu,namus borcu gibi demogojilerle emekcileri ve cocuklarini tuzakliyor
kendi cocuklarini ya yalilarinda,yada Avrupa'da en önemlisi Bilal Erdogan gibi Dünya
sömürü bankasinda istikbarat sefi olarak ödüllendiriliyorlar.

Varsin bizimde ben askerdeyken anilariniz olmasin... !

Berdan Ildan.

Ateste Semah Dönen Bizim Yoldaslara


Promethus'un Tanrilardan caldigi ates özgürlesme simgesinin adi olmustur yüz yillar boyu.Isyan ve itat
etmeme ilk prometheus'la baslamis ve yerküreyi kavurmustur.

Tanrilarin intikami, ise hemen harekete gecmistir.Insanlardan caldiklari atesle halklari tehdit etmisler ve
tek tanrili dinlerle de cezalandirma ve tehdit ile insan oglu yakilmaktadir.
Cehennem atesleri Mölmö ve Sollingen,Ludwigshafen'de katliama dönüsürken aileler semaha dönüyorlardi.
Yakin ulen,yakin sesleri yükselirken Madimak'ta yakilanlar yine semaha halay cekiyorlardi.
Iste bu yakma eylemi ruhun seytandan arindirilmasi icin yine devreye ates devreye girer.Ama hep ayni korku duvari yaratmaktir amaclanan.
Iki eylemin de özgürlesmenin sembolü olmak,tanrilarin insanligi yok etme araci ates.Hem isyan ates,
hem yakilarak öldürülmek yani. Ya Ikarus

İkarus olmak…Özgürlük ve öğrenme tutkusu, tarihler boyunca hep eşdeğer görülmüş… Yunan mitolojisinde buna dair sayısız hikaye vardır. En çarpıcı olanı ise İkarus’unkidir.

İkarus’un babası Daidalos bilge bir mimardır. Sürgüne gönderildiği Girit Adası’nda Kral Minos’un yanında çalışmaya başlar. Onun isteği üzerine insan başlı, boğa bedenli bir canavar olan Minotauras’ın bir daha çıkmamacasına içine kapatılacağı Labirent’i inşa eder. Ancak bir süre sonra kral Minos’un emri ile, Labirentin gizini Theseus ve Ariadne’ye öğrettiği gerekçesi ile oğlu İkarus’la birlikte kendisi Labirent’e hapsedilir.

Daha çok özgürleşmek!
Daidalos, yaratıcı aklıyla, buradan çıkmanın yollarını arar. Ve kendisi ve oğlu için kanatlar yapar. Bu kanatları bal mumuyla bedenlerine, omuz başlarına yapıştırır. Oğlu İkarus’a ne çok alçaktan, ne de yüksekten uçmamasını, özellikle de güneş ışınlarına yaklaşmamasını tembih eder.
Fakat İkarus takma kanatları ile bir kez havalandıktan sonra, aydınlığı, güneş ışınlarını ve bunların ardındaki hakikati biraz daha yakından görmek, öğrenmek ve daha çok özgürleşmek düşüne kapılır. Ancak, güneşe yaklaştıkça, takma kanatlarını bedenine yapıştıran bal mumları erimeye başlar. Ve sonunda İkarus, Ege Denizi’nde Sisam Adası’nın yakınlarındaki İkaya Adası’nın önüne, bugün de, onun anısına, İkarus Denizi denen bölgeye düşer, yitip gider…

Egemenlerin tarihi bu,kendilerine tehdit olarak gördükleri gücleri,düzenlerini ve statükoyuyu korumak adina,yok etme,ortadan kaldirma yöntemlerini uyguladigi
bir terör tarihidir.

Bu yok etme bicimlerinden her cagda farkli bicimlere bürünmüstür.Katliamla terbiye edemediklerini sahte alevi önderleriyle katlettigi alevi hareketini hizaya
getirmeyi hedefliyorlar/Reha Camuroglu,Izzettin Dogan,Cemal Sener,Riza Zelyut vb.digerleri/

Tarih alevi demokratik hareketini yakilarak öldürmenin bir dizi örneklerine taniklik etmistir.Suclari kimi zaman zindik olmak,kimi zaman katli vacip olamak,kimi
zaman yakilarak öldürmek olmus.

Issizligin ortasinda ates ve sisle karartilmaya calisilan demokratik alevi hareketidir.Yakilmisa declal'dir,yakilmisa Lilith'dir.Tanrinin adaleti egemenlerin ve gerici-fasist ile satilmis alevilerin eli ile baslatiliyor.

Bre sivas daglari da sivas daglari
horasan'dan gecer gelir yollari
kus dili konusur mazlum dilleri
hizirpasa gevvatinin kanli elleri
her seher
her seher
astirir beni
Kimi yumruk kaldirir saltanata saz ile
adina haydar derler
pir sultan abdal
saray göcer
gün biter
haydar gider
ve ad ile onur,namus kalir

Dinlerden kiyamet günü ve cehennem hep alevilerle es görülür.Tüm tek mezhepsel dinlerde yasarken tanrinin buyruklarina uymayanlar ates'te katledilir.
Vatikan ve Dinayet islerinin Bruno'dan Sewas'a kadar verdikleri engizisyon yakma kararlari,yakarak intikam almaktir"kendinen olmayani,cehennemi beklemeden bu dünyada atesle yakarak cezalandirma"bu mantigin Almanya ve Türkiye örnegidir tasvirledigim.

Yakarak öldürme....


Tüm dünyada ki ötekileri öldürmenin ve yakarak öldürmenin ya da bogarak yok etmenin adidir bu yakin ulan,yakin törenleri.Törene bazen krallar ve devlet
erkanlari ile isbirlikcilerde katilir.Bu cezanin ve törenlerin genis emekci halk yiginlarini icin ibret vericidir.

Ayrica düsünenler üzerinde bir demokles kilici ve baski aracidir.Bir kac örnekle somutlayabilirim.

Giordano Bruno felsefeci ve yazardir.Düsünceleri dönemin egemenleri ve kilise tarafindan din disi sayildigi icin yargilanir 17 Subat 1600 yilinda Roma'da
Cicekler Meydaninda yakilarak katledilir.Ve Bruno kendisini yakanlara söyle seslenir ;Siz kararinizi bildirirken korkuyorsunuz da,ben onu dinlerken korkmuyorum" der.

Galileo" Dünya dönüyor"dedigi icin yargilanir ve karsilasacagi seyleri anlayinca kendi düsüncelerini yalanmayi tercih eder.

Ortacag karanliginda daha sayamayacagim yüzlerce insan yargilanip ayni cezaya karptirildilar.

Iktidarlar düsüncelerini paylasmadiklarini,farkili düsünce ve inanclari yakilmasi ortacagla sinirli degil.Iste Maras,Corum,Malatya,Sewas,Gazi ve Ümraniye
katliamlari.

Engizisyon mahkemelrindeki mantigin iki benzeri Almanya ve Sewas versiyonuyla da karsilasiyoruz.Almanya'da kitlesel törenlerle yakinlan kitaplar.Türkiye'de
ise Sewas'ta aydinlar kitlesel irkci-fasist sloganlarla.

Bu corafyada ve topraklarda yüzlerce katliam gerceklesmistir egemenler tarafindan simdi AKP ve isbirlikci aleviler tarafindan gerceklestirilmeye calisilan
bizi yakanlarin temsilcileriyle baristirmalari Engizisyonun ihanet versiyonu degil mi ?

Dün gece seyrimde costuydu daglar
Daglar aglar aglar Pir Sultan deyü
Gündüz hayalimde gece düsümde
düs de aglar aglar Pir Sultan deyü

Uzundu usuldu dedemin boyu
Yildizdir yaylasi Banaz'dir köyü
Yaz bahar ayinda bulanir suyu
Sularda aglasir Pir sultan deyü
****
Uyur idik uyardilar
Diriye saydilar bizi
Koyun olduk ses aldik
Sürüye saldilar bizi

Halimizi hal eyledik
Yolumuzu yol eyledik
Her cicekten bal eyledik
Ariya saydilar bizi

Hak divana dizildik
Ask defterine yazildik
Bal olduk serbet ezildik
Doluya saydilar bizi

Salvari saltak Osmanli/Egeri kaltak Osmanli/Ekende yok,bicende yok/Yiyende ortak Osmanli



berdan ildan

Duvar Acilimlari 1


*Karer'de neler oluyor has has ekiliyor ses yok,orman kesiliyor ses yok,taciz ediyorlar ses yok,ihbar ediyorlar ses yok,festival oluyor bunlari yapanlarla
seyirci kalanlanlar kolkola,Abbas amcayi karakolda hizaya cekiyorlar,ayagini denk al diyorlar ses yok,bir imza kampanyasi basliyor ses cok.

*12 Yasinda ki Ugur Kaymaz yasindan bir kursun fazlayla öldürüldü,sucu Kürt olmakti.Katilleri özel Erdogan polisleri beraat ettirildir ve Yargitay'da onay
ladi katileri yeni Ugurlari katletmek icin sokak sokak dolasmaya devcam ediyorlar.

*Acilim basladigindan beri yüzlerce DTP ve ESP'li tutuklandilar,iskence gördüler,hapishanelere dolduruldular,dava dosyalarina gizlilik karar konularak yargi
yolu kapatildi avukatlara.Hala ESP ve DTP'ye saldirilar yogunlasarak devam ediyor il il.

*Polisler gözaltina almak icin yolda yürüyen Gün radyo emekcisi Rohat Emekciyi tehdit ve tacizle tehdit girisiminde bulundu.Sucu Kentin öteki yüzü adli pro
grami tehdit edenleri rahatsit etmislerdi.

*Hakkari'de askerlik yapmayana kiz verilmez diyerek vatani görevini yapmak icin askerlik yapan alti asker genel kurmay baskanliginin dösedigi mayina bas
malari sonucu yasamlarini yitidiler,genel kurmay hemen harekete gecerek olayi PKK'nin üzerine yikmak isteren suc üstü yakalandi.

*Van ilcesinde ayni evde bulunan biri sivil silahsiz iki HPG gerillasi bir operasyonla infaz edildiler,silahsiz masum insanlari katleden demokratik acilim mi diye
insan soramiyor.

*18 aylık Mehmet Uytun'un başına gaz bombası çarpması sonucu yaşamını yitirdiğini gösteren bir delil daha ortaya çıktı. Deliller Cizre Emniyet Müdürlüğü'nde. Olay günü tutulan Olay Yeri İnceleme Tutanağı'na gizlilik sehri koyuldu ve bebegi katleden polisler sirra kadem bastilar Süleyman Yeteri katleden iskenececi poliste hala kayip.


*Binlerce derin devletin operasyonlarina imza atan kelle kulak avcisi techilli eroin sevkiyatcisi Mehmet Agar hic bir suctan yargilanmazken,cocuklari kaybedilen
aileler yargilaniyor,Kürt halkinin sectigi Kürt milletvekilleri zorla ifade vermeye cagriliyorlar.

*Adana Demirspor-Livorno özel “dostluk” maçında tribünlerde “Güler Zere Ölmesin” pankartı açtıkları tespit edilen 10 kişiye İl Spor Güvenlik Kurulu"nun talebi ve Adana Valiliği"nin onayıyla 11 bin 200 TL para cezası verildi.

*14 yasinda ki Ceylan Önkol hayvan otlatirken hayvanlar tarafindan atian havan mermisiyle paramparca edilerek aramizdan ayrildi.Genel Kurmay baskanligi olayi
adli tipi ve derin genel kurmaya savcilari tarafindan kesif bile yapilmadan 29 Ekim gösterilerinde sen cok yasa Mustafa Kemal askerleri diye slogan atarak
orduya arka cikarak bir kez daha Ceylan Önkol'u infaz ettiler.

*Basbakan askerlik yan gelip yatma yeri degil diyerek ogluna cürük raporu alarak,digeri oglu lüküs bir motelde karafatmalarin icinde 28 gün yan gelip yatti;
Elazığ'ın Karakoçan İlçesi Koçyiğitler Piyade Taburu'nda vatani görevini yapan 4 asker, el bombasının patlaması sonucu öldürüldüler oldu, 3 asker de ağır yaralandı.
Ama genel kurmay olayi carpitarak linc grisimleri baslatti cünkü onlar kanda huzur ariyorlar.

*Erzurumda kaza ile kurt isareti yapacagina zafer isareti yapan Türk asker Kürt zan edilerek 2 yil hapis cezasina carptirildilar mezaci anlamda.

*Polisler sokakta yasal dergi dagitimcilarini göz altina alarak iskenceden gecirerek devrimci karargah örgütünü cökertigini söyledi,

*Acilim yapildigi saatlerde bir lise ögrencisi Ahmet Kaya'nin bir sarkisini söyleyince acilimci polisler tarafindan dövülerek kemikleri bir birinden ayirdilar.Onlar bir
yetmezmis gibi bizde Ahmet Kaya'yi severiz demidlerdir acilimca.

*Sel, Dila'yı aldı
2 yaşındaki Dila ve 75 yaşındaki yaşlı adam, araçlarla birlikte Marmara Denizi'ne sürüklendi;Sorumlular hala görevde.


*Kadın örgütleri Ankara'da yaptıkları eylemde; Serdar Turgut'u protesto ederek, "ÇÜÜŞŞ!" yazılı pankartla Akşam Gazetesi temsilciliğine yürüdüler.CÜS kü hemde ne CÜS


berdan ildan

30 Ekim 2009 Cuma

Ask hali Karer ve Cürümeler 4






aşk olsun sana çocuk, aşk olsun
acıyorsam sana anam avradım olsun

elbette türkiye’de de en uzun koşuysa devrim
o, onun en güzel yüz metresini koştu
ilk o fırladı lüverden en sekmez mermisiynen
en hızlısıydı hepimizin,
ilk o göğüsledi ipi...

acıyorsam sana anam avradım olsun,
ama aşk olsun sana çocuk..Can baba böylece yürünecek halkayi bize göstermis bu kosuya hazirliksiz yakalanlar tarihsel olarak yerlerini yeni
lerine biraktilar iste tamda bu nedenden dolayi hala devrimcileri feodal deger yargilari ile mücadele edenleri bir imam gibi gören tutucu,sekter
karsi-devrimci yaklasimlar var,insanlik degerlerinden yoksun bu kisilik bozuklugu yasayanlari her an bir köseyi dönünce görebilirsiniz,bunlarin
lugatinda,egosunda ben vardir,ben söyleyim,ben böyleyim,ben böyle yaptim vs.Iste bu tipler yasamdaki her seye dudak büken fosillerdir.
Dolayisiyla mücadele etmek isteyenleri engellemek icin adeta devrimcilere iskence yapan bir papaz rolüde oynarlar.Ancak 12 Eylül sürecin
sonrasinda bu yanlis egilime,bastirilmis yesil ceketli,kot pantolunlu bireyler devrimin zor oldugu dönemlerinde yok olmuslardir ve o tipler yer
yer bizim sitelerimizde de nastoloji yaparlar.Bastirilmis pismanlik,duygu ezikligi,sagliksiz düsünce girdabina girmislerdir bi tipler.Sol gösterip sag
vurular artik 12 Mart,1971,1980 yenilgi dönemlerinin devrimci bilinenleri bugün o dönemde ihanet edenler bugün geldikleri yere bakin pis derin
devlet foseptip cukuruna dönüsmüs,bu cukurlarin ardillari ise hala alcakca dverimci deger ve yargilarindan bash ediyorlar yada bazilari hala
onlara devrimci yakistirmasi yapabiliyorlar iste en güzel yanit bu cukurlara Can baba vermis.Ögle örnekler vardir ki bu eski pis tüfek bozuntulari
nda ev icinde siddet bile uyguluyorlar ve bu aile icinde gizli kaliyor.Iste olgunlasmamis bu eski cukurlar tükenmislikleriyle,bulunduklari her
yer ve alanda kafayi cekerek bize nutuk atarlarlar.Az gelismis yeterince devrimcilesmemis bu kisilikler cözülme ve bozulma esas temel argumani
özel mülkiyet duygularinda feodalisttir,yada etkisindedirler .Bu tip sorunlarla yüzlesmek icin daha fazla insanlasmak gerekiyor,iliskileri dostluk ve
samiyet ve aciklamakta gerekiyor, bu kadinda olsa genelde kadinlar susmayi tercih ediyorlar bunu cok örnekleri var.Bu durumu paylasmak,
aciklamak insani bir davranistir o yüzden cürümeye ve düskünlesenlere karsi tek altarnatif sunuyor doga vacgecmelisiniz,af ve özür dilenerek
baslaya bilirsiniz.Iste bu dizeler gibi...



karıncanın peşine minik depremler oluyor
yabanıl ot kokuları,sonra düşler,düşüyorum...
puslu bir görüntü tarih dediğimiz ve kirli
sular buharlaşıyor buluşalım dediğin deniz de...

burdayım sözümde, yanlışsa da bu istasyon
bir ben yitirmedim galiba belleğimi bir de
şiir yazanlar, ne kadardılar ve nerdeydiler...
hatıralar üretiyorum telgraf tellerinden
akşamüstleri fesleğenleri suluyorum
bekle demiyorum kimseye, unutma demiyorum...

acı soysuzlaşınca tiranlaşıyor belleksizlik
inat ve öfke, kaybediş ve kayboluş oluyoruz..
komikti dıştan bakınca dünya ama hırçın
ayışığı,telgraf direkleri ve fesleğenler
burdayız işte durgun bir sessizlikteyiz şimdi...

unutulan bir şey kaldı mı diye soruyor tiran
kampana çalarken çöldeyiz o geniş çevrende..
mısır'ı soyun diyordu musa belleksizdir firavun
babil ve burası iki istasyon iki uzak nokta
belki bir imgede düzlem olabilen iki grilik...

düşler ve tarih inilecek son istasyon
burdayım işte güzel bir yanlıştayım şimdi...
beklemesini bilmiyor acelesi olan ve nedense
çekip gidiyorlar, kalanlar o kadar aziz ki
o kadar aziz ki mutluluk bile bizden çok

28 Ekim 2009 Çarşamba

Karer'de orman olmak


Yesilin tonunun yogun oldugu,günesin Heserbaba'dan gülümseyerek icimizi ki aski deprestirdigi,ormanlarin gümbürtüsü ile yagan yagmur dolayisiyla festival
etkinliklerin dogasal yagisi suladigi o topraklarda kan ter icinde dogup,büyüdük hepimiz.Sonsuz gökyüzünün ahenkl...i rakkaslari baslarimizi düslerle döndürdü
gü,aclik ve sefaletin kent ve kir arasinda catisik halleri,sirtini Heserbaba'nin direngenligine dayiyarak adaklar adadigimiz,ucsuz bucaksiz kurak topraklara um
udumuzu ektigimiz,cocuklugumuzu ormanlarda ki kozalaklarda büyüttügümüz doganin ilk dogum sancisi ormanlarimiz duyduk ki katlediliyor,her ne kadar acim
asiz bu rantci yedi köy,onalti mezrada,daha dün degilmiydi Maskan'da alcak köy koruculari Tenyan mezrasini kursunlayan tek sözcükle katliamdir girisimidir
bu ama KARER halkimizdan ses yok,birileri tepki göstereceklerine bize ilk refleks gösteriyorlar bu ne aymazliktir.Her saldiri dalgasi ve cevre,doga,insana ait
degerlere saldiri ve bu halk gercekligimize ihanettir.Her sey bu kadar yalindir.
Acilar besik olmadimi mezar taslarina,acinin tarifi topragin derinliklerinde gizli degil mi,dün köy koruculugu icin muracat etmediniz mi,kimlerin topragina el ko
yup,kimleri tacit edip,ve öldürmeyi planliyorsunuz,aclik ve yoksullugu cikinlarina katik yapip gidenler dönmediler,yüzünü daglara verenlerde ve agitlar yüksel
di Heserbaba'dan Merga sirana,ordan sürgün kentlere ve oradan alcakca mezarlarini destiginiz ölülerimize.Ama vazgecmediniz,neden bu kadar nefret ediyor
sunuz uzunlugunuzdan,neden zihinleriniz has has menzilinde.Dün kara lastiklerden baska ayakkabi görmeyen ayaklariniz,ciplak kosmalara alisikti corapsiz,
festival sonrasi yagmur umudlarinizi sürüklemis anlasilan,demek ki Karer deyip gecmeyecegiz her yapragindan gizli yesili,nasirli ellerimizde ki kizillligi ve sarar
mis dislerimizi sikarak size dur diyecegiz.Bu gerceklik isigindan Orman katillerini kinamak icin ses ol,isik ol,yumruk ol

Dersim,Akkuyu,Kaz Daglari ve Bergama'da katliamlara son



Yabanıl ot kokuları
getiriyor bir rüzgar
kıpırdatıyor suları

Belki sonbahar ... Mehr lesen
vurgun yapamayacak
yol vermeyecek sular

Ve neşeli bir ıslık
tutturmuş şimdi doğa
nice acıya karşılık

Aşkı savunmada doğa




Kapitalizmin dogal yasasi olan cürümüslük,issizlik,savas ve isgalle icinde
bulundugu dogal ortamida cürüttügünü her gün onlarin medyasinda da
okuyoruz.Kapitalist restorasyon ve entrege cabalari Türk kapitalizinin
daha cok kazanma ve daha fazla kar elde etme dürtüsüyle kapitalist
yagmacilari dogal düzeni bozmak icin ülkemize AKP ve diyer isbirlikci
partilerle beraber el birligi ederek doganin bozulmasina da katki sunuyorlar.
Cünkü kapitalizm yoksullar üzerinde bir tahakküm aygitidir.Ve yasamini
böyle sürdürür.Her ne kadar ki burjuva kesim sözde cevre bekciligi yapsa da,
kirleten kendisidir.Ve yasalarlada bunu güvencelemistir.Tuzlada ki atiklar,
yada Tuzla tersahanelerinde sendikasiz,sigortasiz aspest sökümlerinde
calisan yüzlerce karer,li taniyorum ben.
Özellikle emperyalist Irak isgale hareketiyle beraber doga ve cevre kimyasal
atik deposuna döndürüldü.emperyalist baronlar vahsi sömürü ve doga katliaminda
sinir tanimiyorlar.Son dönemlerde Dersim,i koruma insiyatifi ve Bergama Köylülerinin
cevre ve doga katliamina karsi Maras,in Narli halki da katildi.Bergamda siyanürle
altin cikarma,Dersimde milipark katliami,Narli,da atik cöp aritma merkezi,Hasankeyif,te
tarihsel doku disinada,Canakkale-Madendag,Balikesir-Havran ve Kücükdere,Gümüshane-
Mescitli,Mersin-Akkuyu,Eskisehir-Hisar ve Kaymaz,Artvin-Cerattepe,de altin cikartilan
yerler.17 yildir siyanürlü altin cikartan Eurogold sirketine ve isbirlikcilerine karsi dise
dis bir mücadele yürütüyorlar.En son yargitayin madenleri kapatilmasina yönelik
verdigi karara ragmen maden hala faliyetlerini tüm hiziyla devam ettiriyor.Bergama
köylüleri sözcüsü Kongar roj tv,de bir programa katildigi icin linc ve hakkinda
hemen sorusturma acildi.Cünkü o devrimci bir cevre hareketi örgütlüyordu,kah
meslis önünde,kah Istanbul,da türeyen kizilkarincalar di onlar.Tüm bu bariscil
ve demokratik eylemlere ragmen son dönemlerde Bergama emekcileri üzerinde ki
baski-siddet had safhaya ulasmis.Dersim,lilerde bu yil 9-13 Agustos tarihleri
arasinda Baris ve Kardelik ile Doga festivali örgütlüyorlar.Bilindigi gibi ülkemizin
corafyamizin batisinda ki kirsal alanda gelisen bu cevre hareketi ,son 30 yilin
en örgütlü harerketi ve bu bakimdan Bergama emekcilerinin eylemi bati
kirsalinda ki halk icin önemlidir.
Siyanürle altin cikarma ilk kez 1889,da Yeni Zellanda,danin Crown Mine
sehrinde uygulanmis.Bügün hala Mandela,nin Güney Afrika,ABD,Avusturalya,
Kanada ilk sirada olmak üzere Avrupada ise,Ispanya,Isvicre,Fransa,Romanya,
Portekiz ve Macaristan,da sürdürülmektedir hala.
Suan dünyada 2300-2400 ton civarinda altin üretiliyor.Bunun %85,si
siyanürlü yöntemle cikartiliyormus.Ayrica dünyada 800-850 civarinda altin
madeni isletilmekte,bunlardan 600 ,de ise siyanürlü yöntem kullanilmaktadir.
Hatta cevre ile olan iliskileri o kadar siki fiki olmus ki Kanada ve Yeni Zellanda
buna örnektir.Bu iki örnek emperyalist iliskilerin kar ugruna daha fazla kar ile
kapitalit düzen savunuculari insanlik yasamini ne kadar deger verdikleri
gösteriyor.
Yukarida yargitayin kararindan alinti yaptim,bu karara ragmen Bergama
kaymakamligi ve Eurogold sirketi faliyetleri devletle dogrudan iliskilerini
göstermesi degilmidir.Siyanürlü altin arama bati toplumlarinda yasaklanmasina
ragmen,emperyalist laboratuari ülkemizde daha fazla cüretle bizim emperyalistlerin
ve ac gözlü cevre katillerinin agzini sulandiriyor.Altin corbalarin tozunu nerden
alip yilbasilarda ictiklerini simdi biliyoruz Eurogold sirketi.Tüm bunlara karsi cikan
Bergama halki ise asker ve polislerden dayak yiyip,gözaltina aliniyorlar.
Maden sahalarinda bir olagan üstü hal uygulaniyor diyebilirim.Ve BERGAMA
CEVRE HAREKETI geliserek,catisarak gelisiyor.
Bildigimiz gibi dünyanin bir cok ülkesinde emperyalist kirlenme ve cevre,doga
katliamina cevreci örgütler basta gelmek üzere bir cok sivil kurum tarafindan
doga katliamina karsi mücadele verilmektedir.Özellikle Greenpeace"yesil baris"
adli cevre örgütü basta gelmektedir.Bir takim sonuclar versede cözüm degildir,
Zaten bu yöntem emperyalist postmodern yeni dünya düzencileri bu hareketi
pohpovliyor,neden Bergama,Dersim,Akkuyu,Hasan Keyif,Narli,hareketlerini
pohpovlayip desteklemiyor biraz düsünelim sonuc yerine simdi bizim Ormanlarimizi
katledenleri dah önce yazdim Karerde neler oluyor diye...


berdan ildan

27 Ekim 2009 Salı

Ask hali ve Postmodern Karerliler 3


Tarihsel toplumsal devinim, toplumlar tarihini gelişim seyri içerisine her toplumsal çağda "ilkel, köleci, feodal, kapitalist, emperyalist ve sosyalist" bir çok ideolojiye ev sahipliği yapmıştır, bu ideolojilerde ki yasam ve bize yansıyan siyasal sonuçları olduğu kadar kültürel ve sanatsal alanda da yansıması bize dairdir, tabiî ki bu ideolojik zıt bakış açılarının içimizdeki versiyonlarına bakmak gerekiyor, iki farklı akımsal düşünce çatışması; Ezen ve ezilen sınıfın gözlemi ile kültür, sanat, ideolojik argümanları ile diyalektik tarihsel düşünce ve onun sanatsal, kültürel uzantısında somutlanan sosyalist sanat, yani ezilenlerin toplumsal sanatı. Postmodern Karerliler ve bu Pragmatizmle mücadele eden iki zıt akım üzerinde kafa yormak gerekiyor. İste Sertkaya da buna atıf yapıyor. Bir bilinç kırılması, bozulması ve belirsizliği yaratan bu Postmodern Karerliler bugün sanatsal ve kültürel alanda karşımıza çıkmaktadırlar. Bilindiği üzere politika yapma sanatı da gündelik yaşamımızın üzerinde yükselen bir güç özelliği taşır. Postmodernizm özellikle bir yıldır tüm dünya da hızla gelişirken bizdeki yansımaları ve türevleri yeni yeni ortaya çıkmaya başladılar. Bu yönüyle de

Karerce düşünmeyenlerin gelişim argümanına dönüşmüşlerdir ve Karerliler bu postmodern ipiyle dipsiz kuyulara sürüklenmeye çalışılmaktadır.

Seni bağırabilsem seni,
Dipsiz kuyulara,
Akan yıldıza,
Bir kibrit çöpüne varana,
Okyanusun en ıssız dalgasına
Düşmüş bir kibrit çöpüne.

Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
Yitirmiş öpücükleri,
Payı yok, apansız inen akşamlardan,
Bir kadeh, bir cıgara, dalıp gidene,
Seni anlatabilsem seni...
Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır
Üşüyorum, kapama gözlerini...

(Ahmet Arif)


İşte postmodern Karerlilerin dayandığı akim idealizmin kuyularıdır ve peşi sıra sanatsal alanda da gecelerde ve festivallerde karşımıza çıkartmaktadırlar. İdeolojisiz ekletik sanatlar. Postmodernizm bir tümsel olarak Karer toplumunda ve onun dernekleri, örgütleri ve komiteleri ile en küçük öğesi bireylerinde de bütün olmama "birlikte hareket etmeme" birlikteliğe de karşı itirazı böyle yükseltirler.
İşte Postmodern Karerliler olayları, kişileri değerlendirirken, meziyetler düzerlerken bir birlerinden kopuk, kesik parçalar halinde belli bir düzenliğe ve tartışmaya dayanmayan, yüzlenilmeyen, eleştiri-özeleştiri verilmeyen düzensizlikleri benimseyerek yol almaya çalışıyor. Onlara göre her şey rast gele oluyor, yada isimlerin etkisi ile oluyor ve olmaktadır. Yani belli bir nedene dayanmayan, her ne kadar yazsak da çizsek de bu bal gibi kabak idealist düşünceye denk düşse de postmodern Karerliler buna es geçerler. Postmodern Karerliler toplumun maddi gerçeklerinden ezen-ezilen. Kürt halkı, Kürt olduklarını, Alevi Kürdü olduklarını, burada parantez açayım, beyaz postmodern Aleviler buna itiraz ederler. işte bunlara karşıdırlar Postmodern Karerliler. Zıtların birliğine karşı orta yolcu, birlikte kurduk ve savunduk kavramıyla bizi esas sorunlardan da uzaklaştırırlar. Bu saçma kafa tasçı Kemalist postmodernizmin Karer içindeki temsilcileri düşüncelerinde yatan mantık ne, neden ezilenlerin sanat ve kültür ile ideolojilerinden korkarlar, bu anlamıyla postmodern Karerlilerin mücadele, sanat ve kültür anlayışları postmodernizmin başka bir bicimdir. Bu bir
dayatmadır. Postmodern Karer savunucuları kurulu düzen için sağlam çark yoktur felsefesinin yerine baskı ve sömürgeci rejimin güçlerine karşı olmak yerine, var olanı benimsetmeye çalışarak genç ardıllarını da zehirlemektedirler ya da derler ki, yavaş yavaş küçük belirleyici olmayan birkaç şeyi her şey diye yuttururlar. Çünkü herkesle, her şeyle ittifak yapmaya hazırdırlar. , , , ,



devamı Pragmatizmle devam edecek


Berdan İldan

26 Ekim 2009 Pazartesi

Ask hali ve Karer 2


Hiçbir vakit tam karanlık değil gece
Kendimde denemişim ben
Kulak ver dinle...
Her acının sonunda
Açık bir pencere vardır...
Aydınlık bir pencere
Hayal edilecek bir şey vardır...
Yerine getirilecek istek
Doyurulacak açlık
Cömert bir yürek...
Uzanmış açık bir el
Canlı canlı bakan gözler vardır
Bir yaşam vardır yaşam
Bölüşülmeye hazır...
İşte bu elaurd şiirindeki gibi özel mülkiyet pis barbarlık rejiminden kopuşu örgütlemek gerekiyor ve sevdaların aşkların da en güzelini yaşarız. Onların sevdaları hesapsızdı, hiç bir maddi çıkar, feodal kör gelenekler ve sakatlanmamış gerçek aşk halleriydi kutsal bir kitap gibi.Aşk iki kişiliktir, aşk iki can yoldaştır, sokakta omuz başlarını dayayabileceğin bir tutkulu andır, diyalektik gibi doğal yaşayacağın. Ama doğal olmayan yöntemlerden biride zula saklamaktır, açık değildir, kirli bir pazarlıktır. Devrim aşkı, ülke aşkı, insanlara duyulan aşk, doğaya duyulan, aşk bir dünya görüsünün ve insani kişiliğimizin sadece bir yansımasıdır. Aşk hali gönüllü birliktelik,
aşk hali, gönüllü ayrılık hakkı, aşk hali bir halk ayaklanmasıdır. Aşk hali kusursuz bir sevdadır Heserbaba gibi yüzyıldır yok edilmeye karşı
direnen zere mı gibi...


Zerê mı tije de bırqin o, tari de sêwi manen o
Zerê mı zuya, zerê mı hit, zerê mı germ, zerê mı serd
Pori mısti kerdê, vayê koyan werdê, gıno ruyê meyitan u kemera mezelan ra
Derba kardi werd o, goniye rışiya, dostan ra biyo derg, dışmenan ra gırmıke

Zere de xelati veciyê, kıtabi veciyê, gul u çiçegi

Derd diyo, merez diyo zerê mı

Şaniyo , tadiyo , şıkiyo zerê mı
Hêstırê çıman kerd o pa, domanan şevekno zerê mı

Kewt o vêyvan, araqiyo, hene biyo zerê mı

Gırêdiyo, dêsan de pılêsiyo, daran de poyiyo

Hêrs biyo, herediyo, has biyo, mıradiyo

Simugê xo rışiyo, berbo zerê mı



Aşk hali devrimci olmalıdır, yalın ve sade olmalıdır, yalansız, dolansız ve hesapsız olmalıdır bizim aşk halimiz. Bu sorunların ve tüm sorunların çözümü daha fazla insanlaşmaktır, Karer’i, arkadaşı, yoldaşı, ülkeyi, davayı, inanca ve her şeyden önce insana değer veren bir kafa ve kişilik yapısıyla, aşk iki kişiliktir tümcesiyle cevap olabilmektir. Aşk hali devrimci olmalıdır, devrimci olmayan her hangi bir aşk hali yozlaşmaya, gericileşmeye, dayaklaşma ve çürümeyi de beraberinde getirir ve getirdi de, devrimci olmayan aşk halleri bilinçlerinizi bulandırır ve Karer aşk hali olmayan durumlara koşulursunuz ve çürüyorsunuz yavaş yavaş. İşte bu sağlıksız aşk hali bilinçlerdir, bu Karer aşk hali ilkelerine aykırıdır. İnsani olan her şeyi yok eder
bu aşk halleri, haz dünyası saldırganlaşır, bencilleştirir ruhu-i aidiyeti hali. İnsanı yaşamla buluşmak, Karer aşk halinin bir başka hali.



Ceylan'a

Korkunç simsiyah gözleri

zıpkın gibi yüreğimde
ruhum paramparça
artık şizofren
her gece aynı kabus
aynı lanet rüya
ceylanlar iniyor koyaklara
bir içim su
aynı çocuk gözleri gibi
ve avucunu yalayan bir leopar
sırıtkan dişleri
dışarıdayım
yol yolak bilmem
üşümüyorum anne
benim düşlerim şizofren
üstümü ört anne.
Bazen büyük bir aşk hali ile başlayan her şey, bir bakıyorsunuz bitmiş, tükenmis, agresiplesmis, dayakçılaşmış, dislanmis, ötekilestirilmis.Burda ki kolaylık ne biliyor musunuz kolaycılık ve sevgiye gereken değeri verilmemesiyle orantılı ötekileştirilmiş aşk hali çatışıkları, en küçük bilinç çatışık hallerinden kaçış ve karşılaşacağımız güçlükler ve aşk iki kişiliktir, bitirip atmak çöp tenekesine. Bu mudur sizin Karer aşk haliniz, seneden seneye depreştirilen yıldırım aşk halleri, işte bu aşk hallerinin Karer'deki tezahürü karaktersiz yazı hailleridir. Zamanla şaşırtır bilinçlerinizi, bu kısır döngü
işkenceye dönüşür, paylaşma yerine yabancılaşmaya dönüşür, bu durum her yapacağımız şeyi engeller. Aşkı, kavgayı, sevdayı üretmeyen tüketim halleri sadece bir bir engele dönüşür, dejenerasyona kaynaklık eden burjuva kibir halleri, memurcu devlet halleri, feodal ve gerici toplumsal baskı halleri, çocukça alışkanlık halleriniz ve genetik hallerimizde kalan tortu halleri işte şu dize halleri.

Resimde ellerin örtülü olması kaderin esrarengiz karakterini simgeler
denedim kabartmaların hacminden öteye açılan bütün imkânlarını
ne yapsam gölgede kalıyordu
hem Hürmüz hem Ahriman
kendime dönecek bütün zamanı kılcalla daraltmıştı
taşıl zamanlar
Mezopotamya’dayım


Tek taraflı özverilerle, güvenlerle ayakta durmuş mudur aşk hali ? Elbette ki ötekileştirdiğimiz aşk hali değil bu, sevgi emek ister, emek güzel, güzel kavga ister, kavga aşk halini büyütmek ister, sulanmak ister, susuzluğu gidermek için, aşk hali torak ister, çapalanmak için, aşk hali gibi kıpkızıl bir güneş ister. Karşılıklıyasak cümlemler kurmadığımızda sevgilerimiz her birimizin sevmeleri tükenir, böylesi aşk hallerinde guatrlaştırır aşk hali soluk, aşk hali Karer’de emek ister, serpilip gelişmek ister, mücadele ve kavga ister, kendini yeniden üretiri yedi yıldız, on altı iklim hızından aşk hali ister, tersi aşk halleri son bölümde tüyüş halleri...

Bir kıvılcım düşer önce, buyur yavaş yavaş,
Bir bakarsın volkan olmuş yanmışsın arkadaş
dolduramaz boşluğunu ne ana, ne kardaş
Bu en güzel, en sıcak duygudur arkadaş...
Ortak olmak her sevince, her derde, kedere
Ve yürümek ömür boyu beraberce elele...
Olmasın hiç o ta içten gülen gözlerde yaş
Bir gün gelip ayrılsak bile seninle arkadaş...
Evet arkadaş
Kim olduğumu ne, olduğumu,
Nerden gelip, nereye gittiğimi sen öğrettin bana.
Elimden tutup karanlıktan aydınlığa sen çıkardın
Bana yürümeyi öğrettin yeniden
Elele ve daima ileriye...
Bir gün,
Bir gün birbirimizden ayrı düşsek bile
Biliyorum, biliyorum hiçbir zaman ayrı değil yollarımız;
Ve aynı yolda yürüdükçe
Gün gelir ellerimiz yine dostça birleşir,
Ayrılsak bile kopamayız

Olmasın hiç o ta içten gülen gözlerde yaş
Bir gün gelip de ayrılsak bile seninle arkadaş


Berdan İldan

Iste gidiyorum;Kazim Yoldas'a gec kalmis bir mektup









gariptir bu şarkı ve bu ölünesi şiir.

hüzün böyle dolaşır da mı gelir bütün vucuttan kirpik ucuna? gelir gelir..

nazım çekip gidende, hasan hüseyin ağlarsa bize de ıslak kırık kirpik uçları kalır.

hele bağlamanızı alın ve eşin arkadaşın yahut benim yaptığım gibi kocaman ailenizin ortasında serin bir sonbahar akşamında söyleyin.

o zaman anlıyorsunuz.

her gözün ağlayışına göre değişiyor ezgi.

burda olmasa da senin yüreğin, nazımın bedeni misali..

gece leylek ve tomurcuk kokuyor..

Yesilin,sari-nin ve kirmizinin tonuna benziyor Hemsin yaylasi,günesin arsin ardindan yüzün pestamale saklayarak gösterir yüzünü ve
Kackarlarda onalti iklim yasanir ve o topraklar ki kutsal cocuklar dogurganligindan mezapotamyam gibi.Sonsuz aks hallerin yasandigi
dicle ve munzur düslerinin serpilip gelistigi hemsin siradaglari arasinda,yönünü deniz cocuklaraina ceviren,umutlarini karadeniz gibi
cogaltan dört karafil güzelliginde.Karadenizin asi cocuklari doganin cömertliginide arkaliyarak yüreklerini ketleyip,düs sokagi ask hali
yasadilar haziranda ölmek zor.Denizlerin kabarmasi,öfkelenmesi,hircin dalgalar gibi yüzlerini usulca oksayip aki verdiler okyonusa
ey gidi karadenizin asi cocuklari.
işte gidiyorum...
birşey demeden, arkamı dönmeden şikayet etmeden
hiçbirşey almadan, birşey vermeden
yol ayrılmış görmeden gidiyorum...


ne küslük var ne pişmanlık var kalbimde
yürüyorum sanki senin yanında
sesim uzaklaşır herbir adımda
hayat bize kalmadan gidiyorum


gerdiğin tel kalbimde kırılmadı
gönül kuşum şarkıdan yorulmadı
bana kimse senin gibi sarılmadı
ışığımız sönmeden gidiyorum
Acilara besik olan mezapotamya ve karadeniz acilara ragmen göz yaslarini pusi ve pestamal'e akitarak yüz yillarca hep denize dogru akmislardir.Adina
anadolu dedigimiz bu jeopolitik öteki topraklarda hep iyi cocuklar gidip dönmediler bir daha,agitlar yakildi,siirler okundu,yumruklar kaldirildi havaya,lanetler
okuduk sömürgecilerin ardindan ama devrim fikrinden ne onlar vazgectiler nede biz ardillari.Ve denizin ve günesin cocuklari hala aramizdalar.
sensiz mavisi bıçaklanmış akşam üstüyüm
ateşten denizim kıyılarım yok
sensiz kar altında dağlarım
anlıyormusun
kadınım baharım a canım a canım
yağmur ol ben toprak
sen rüzgar ol ben yaprak
sen derya ol ben ıramak
tuzuna sarılayım
sen munzur ol ben murat
sen şirin ol ben ferhat
sen cudi ol ben serhat
sızına sarılayım
sen dicle ol ben fırat
sızına sarılayım
sen dicle ol ben fırat
sızına sarılayı
Iste böyle anadolunun yigit cocuklari helal süt emmislerdir analarin sol yanindan.toprak ve insan dair hep gereksinmemiz vardir o cocuklarin düsleri vardir,sevdalanmalari bordo mavi ve sari,kirmizi ve yesildir amed renginde.Kemencenin ve billurun ortak ezgisidir kendi dilinden,fazla söze ne hecat
var ki elinde gitari ve devrimci direngenligi ile Kazim yoldas'a ve yoldaslara berdanca bin selam.Karadenizin ve Mezapotamyanin günesin ve atesin
cocuklari semah dönerken kerbalada,kipkizil bir günes doguyor heserbaba'nin eteklerinde ask halinde,yesilin yanina kirmizi ve kardesligede yesil
dokuyorsunuz tüm mesele bu,Kazim yoldas gibi ötekilesmekte biraz...


.valdemora cezaevi Madrid..20 haziran 2009..berdan ildan

25 Ekim 2009 Pazar

Ask hali ve Karer 1


Aşk hali; daha çok içe kapanık ve çift kişilikli, keskinlik yapan karakterlerde yansır. Durum halleri Güzin abla durumlarıdır. Görünen yüzü, bir konuda sorunsuz ve güçlü bir irade sergiler gibi, bazen katı sekter ve ukaladır. Ama iki yüzük gibi ele takıldığı gibi yaşanmaz aşk hali, saman altından suyu bulandırandır halkımızı deyimiyle, ilişkilerini saklama davranışı
"Değişir rüzgarın yönü,
Solar ansızın yapraklar;
Şaşırır yolunu denizde gemi,
Boşuna bir liman arar.
Gülüşü bir yabancının,
Çalmıştır senden sevdiğini;
İçinde biriken zehir,
Sadece kendini öldürecektir;
Ölümdür yaşanan tek başına
Aşk iki kişiliktir.

Bir anı bile kalmamıştır",



Kişilik bozulmasının diğer bir adidir. Biz her iki kişiliğe karsı hangi aşk halini yücelteceğiz. Haklı olarak Ataol Berhamoğlu belirtmiş aşk iki kişiliktir. Çok çeşitli aşklar vardır; Bu çürümüş kapitalist barbarlık sistemini devrim aşk’ı ile yıkılabilir, devrimin öncülerinin feda aşkı, doğa aşkı, oğul-kiz cocugu aşki gibi. . . Bizim üzerinde titreyerek
duracagimiz sevgiliye duyulan aşktir su dizeler gibi. . .
Ne hüzünler kurtarır seni
ne çeyiz sandığının ceviz gölgesi
ve ne de acının ses duvarındaki
yorgun ve bıkkın bekleyişler

Acılar karartmışsa bile günlerin duvağını
düşürmüşse de ilkyazın tomurcuklarını fırtınalar
hayat kendini yeniden yaratan bir bahardır
verecektir en olgun meyvelerini mutlaka
yeter ki hüzünler sarartmasın yüzünü

Yak sevdanın çırasını türkülerle
barajını yıkan bir ırmak gibi katıl hayata
Hüznün isyana dönsün artık
bitsin bezginliğin ölümcül suskunluğu
evde kalmış bir cinsellik değildir çünkü dünya


Aşk hali; en yalın haliyle sevginin nasirli elde yoğunlaştırılmış bir değerdir, sevginin en görkemli halidir dudaklarında ki kızıl bir devrim sloganıdır. Yürekten süzülen, kalp
krizi geçirten, ve maestro esliğinde vücuda ritim veren bir heyecandır. Bitimsiz bir aşk halidir, bitimsiz bir türkü gibi, bitimsiz bir ölüm gibi, bitimsiz Mahmud ile Meliha, Mem û Zin dinmek bilmeyen meleklerin dansıdır Ahmed Aslan ezgilerinde, paylaşmaktır anıları Cevdet Bağca yoldaşın dizelerindeki gibi yoğunlaştırılmış bir aşk halidir sevinci ve acıyı.
Aşk hali;emektir omuz omuza kapitalist barbarlığa karşı dövüşmektir, gerici faşist eğitime karşı ana dilde eğitimdir aşk hali ve gerektiğinde tanımadığın insanlar için ölebilmektir Nazım ustanın dizelerindeki gibi;


Sevdalınız komünisttir
on yıldan beri yatar
yatar Bursa kalesinde.

Hapis ammâ, zincirini kırmış yatar,
en âlâ mertebeye ermiş yatar,
yatar Bursa kalesinde.

Memleket toprağındadır kökü,
Bedreddin gibi taşır yükü,
yatar Bursa kalesinde.

Yüreği delinip batmadan,
şarkısı tükenip bitmeden,
cennetini kaybetmeden,
yatar Bursa kalesinde.


Genel olarak aşkı ve sevdayı etkileyen kişilik yapılarına göre farklılıklar gösterebilir, fakat ortak olan bir şey başkalarına karsı hissedilmeyen bazı duyguların aşk hali ise duygusallıktır, fiziki güzellikler, kişilik tarzları, sosyal konumları, samimiyet ve içtenlik ile güven bir birini tamamlayan özellikler ve buna benzer bir çok ortak düşünüş olarak düşünülebilinir. Ama Aşk ve Karer aşkı için bunlar yeterli veriler değildir. . .


Aşk hali;duygu ve karakter birliğinin yanısıra dava, kavga birliğinin de olması gerekmektedir. Aşk hali sevdalar bir başka dünya sevdasını kapsama alanına almalıdır ve bu pratikte de yaşanmalıdır, aşk halinin nasırla yoğunlaşmış biçimi olarak ülke güzelliği ile buluşmalıdır. İşte Dersim isyan günlerinde Zarife esi Alişer yoldaşla duygu ve karakter birliği yanısıra kavga birliği de yaparak mavzeri kuşanır dağlara gel dağlara der. Ya da varsa
cesaretiniz gelin diyen, haykıran anne Sebahat Karataş. Fatma Morsümbül'dür oğlunu kaybedenlerin suratlarına slogan patlatır yüzlerce Hüseyin yetiştiriyorum, der. Ve işkencecilerin yüzüne haykıran Süleyman Yeter'in aşkı Ayşe Yumli'dir kavga ve aşk hali. En önde ben olmalıyım diyen Hüseyin Demircioğlu’dur aşk halin ölüme tilili çeken kavga aşkı. Roza’nın aşkıdır Leo Kasım ayaklanmalarında Almanya'da barikat aşkıdır.

Aşk hali; esas aşk yoldaşlığı ile kavga yoldaşlığının her alanda duygu birliğini ete kemiğe büründürmesi gerekiyor. Aşk hali'nin mücadele birligi su dizeler gibi Muhabbet Kurt yoldasin dizeleri gibi ışık ışık. . . .

"Bir öğle sonrasında
Dolaştı denizin maviliğine
Sualtı güzelliğinde gözlerin
Çocuklardan daha alimliydi
masumluğu
Gözlerin haylaz bir yağmurun
el pençe durusu
Hangi uzaklığı desem
Hangi yağ. . . murda sınasam
yalnızlığımı
Islaklığı seven serceler gibi
Gözlerin ilkbaharın şımarık yaprakları
gözlerin uyanmalarda gördüğüm çocukluğum

24 Ekim 2009 Cumartesi

Siyahi bir direnis abidesi Rosa


Tarih 1 Aralık 1955'tir. Ağır aksak ilerleyen otobüsün içinde, ayakta kalan bir beyaz adamın ayak sesleri siyahların oturduğu bölüme gelir ve “Kalk oradan” der. Montgomery eyaleti kanunlarına aykırı olmasına rağmen kalkmayacağını söyler siyahi kadın Rosa Parks. Siyahilerin otobüslere ayrı kapıdan binmek zorunda kaldıkları, üniversitelere alınmadıkları, yaşamın her alanında aşağılandıkları bir dönemde bir beyaz adama yer vermeyerek siyahi direnişin işaret fişeğini ateşlemiştir. Rosa Park o gün ayağa kalkmaz, tutuklanır fakat ayağa kalkan, okulda, işte, sokakta aşağılanan milyonlarca siyahinin direnişi olur.

Rosa’nın tutuklanma haberi, siyahlar arasında hızla yayılır. Aynı gece Kadınlar Siyasal Konseyi toplanır ve toplantıda siyah çocukların gittiği okullarda dağıtılması için el ilânlarının hazırlanmasına karar verilir. İlân metninde eylem çağrısı yapılır: “Sizden, bütün siyahlardan, tutuklama ve yargılamaları protesto etmeniz için, gelecek pazartesi otobüslere binmemenizi istiyoruz. Bir günlüğüne okula gitmeyebilirsiniz. Eğer çalışıyorsanız iş yerinize yürüyerek gidebilirsiniz. Ama lütfen pazartesi günü otobüse binmeyin.”

Ertesi gün 35 bin ilân basılıp bütün şehirde dağıtılmaya başlanır. Birçok siyahinin katıldığı toplantılar sonunda, Rosa’nın duruşmasının yapılacağı 5 Aralık günü otobüslere binmeme kararı alınır.

5 Aralık 1955 pazartesi günü geldiğinde yağmurlu havaya rağmen otobüslerde tek bir siyah yolcu yoktur. Siyahlar gidecekleri yerlere yürüyerek, taksi tutarak, bisikletle, hattâ katırla giderler.

Bu sırada Rosa’nın duruşması aynı gün başlayıp biter. Yarım saat süren duruşmada Rosa, eyalet yasalarına karşı gelmekten dolayı suçlu bulunur ve 14 dolar para cezasına mahkûm edilir. Bize türkülerimizi söyletmiyorlar Robson
inci dişli kardeşim
kartal kanatlı kanaryam
türkülerimizi söyletmiyorlar bize
görmekten, duymaktan, dokunmaktan korkuyorlar
korkuyorlar Robson
şafaktan korkuyorlar
Yağmurda çırılçıplak yıkanır gibi ağlamaktan,
sımsıkı bir ayvayı dişler gibi gülmekten korkuyorlar.
Sevmekten korkuyorlar, bizim Ferhat gibi sevmekten..
Sizinde bir Ferhat’ınız vardır, elbet Robson adi ne?
Tohum ve topraktan korkuyorlar.
Ne ıskonto, ne komisyon, ne vade isteyen bir dost eli
sıcak bir kus gibi konmamış ki avuçlarının içine.
Ümitten korkuyorlar Robson, ümitten korkuyorlar
ümitten korkuyorlar kartal kanatlı kanaryam
türkülerimizden korkuyorlar
Aynı gün öğleden sonra, Montgomery İyileştirme Birliği kurulur. Birliğin yaptığı toplantıda boykota, haklarını alıncaya kadar devam etme kararı alınır. Toplumun yüzde 75'ini oluşturan siyahlar, o günden sonra otobüslere binmemeye başlar. Boykot bir yılı aşkın, 381 gün sürer ve Yüksek Mahkeme, 20 Aralık’ta ırk ayrımcılığının yasadışı bir uygulama olduğuna karar verir.
Rosa Parks ve siyahiler, artık otobüsteydi, fakat bu sefer ön koltukta şarkılar söyleyerek yolculuklarına devam ediyorlardı. Tek bir kişinin bir otobüs koltuğundan kalkmayı reddetmesiyle başlayan mücadele on binleri birbirine kenetlemiş, Montgomery’de 17 bin siyahın yaptığı boykot zaferle sonuçlanmıştı. Rosa, ömrünün geri kalanını da insan haklarına adamış, ayrımcılığın, ırkçılığın olmadığı bir dünya için çaba sarfetmiştir.


berdan ildan

23 Ekim 2009 Cuma

Son mektuplar 1..


Cuntanın idam ettiği devrimcilerden Ali Aktaş'ın son mektubu ailesine verildi.






12 Eylül askeri faşist darbesinin ardından İskenderun'da 24 yaşındayken tutuklanan Ali Aktaş, 23 Ocak 1983 gecesi Adana Cezaevi’nde idam edildi.Onu tutuklanmaya götüren olay sivil faşistlerle girilen bir çatışma oldu. Bu çatışmada yaralanarak polislerin eline düşen Ali Aktaş, gazeteci Ertuğrul Mavioğlu'nun "Apoletli Adalet" adlı kitabında da anlatığı gibi meşru müdafa da bulunuyordu. Fakat mahkemede bu husus hiç dikkate alınmadı. Normal şartlarda yapılacak bir yargılanmada kısa süreli bir hapis cezasına hükmedilecekken, cunta hakimleri diğer 16 devrimci gibi onu da idam sehpasına göndermekte hiçbir beis duymadı.Üstelik o doğum gününde ve ailesinin haberi bile olmadan idam edildi. Elleri kelepçeli halde yazdığı son mektup ise asılmasından 25 yıl sonra ailesine verildi.İşte bugün 72 yaşında olan anne Ganime Aktaş'ın, ömrünün üçte birini okumak için bekleyerek geçirdiği o mektup:




Benim için üzülmene ve düşünmene gerek yok.Ben yaptığımdan rahatsız değilim.Ve buraya düştüğümden dolayı ise hiç mi hiç pişman değilim.Çünkü ne yaptımsa doğru bildiğim için yaptım.Ama suçsuz olduğum bir meseleden düştüm.Böyle olmasına rağmen beni yargılayanlar halkın menfaatlerini savunduğumun ve o uğurda her zaman mücadele vereceğimi bildikleri için bana bildiğin ve herkesin bildiği cezayı bastılar pişman değilim ve hiçbir zaman pişman olmayacağım.Doğru olan ve doğru olarak bildiğim halkımın menfaatine olacak her şey için her zaman ölüme hazırım. Benim için önemli olan zor da olsa doğru olan şeyi yapmaktır.
Dört İnfazın Bir Tanığı (6)İdamların yapıldığı ailelere bildirilmemiş. Anne, oğlunun infazını arzuhalcide dilekçe yazdırırken öğrendi.






İskenderun Ses,



10 Eylül 2008O, doğurduğu, büyüttüğü, yetiştirdiği oğlu Ali'nin annesi. Oğlunun doğum günü, 'infaz günü' de olunca, 25 yıldır her 23 Ocak'ta belki de mutluluktan çok acıyı da en derinden o hissetti. Ali Aktaş'ın 72 yaşındaki annesi Ganime Aktaş, İskenderun'un 40 kilometre uzaklığındaki Hüyük Köyü’nde oturuyor. Ganime Aktaş, oğlunun doğum gününde idam edilmesinin getirdiği acıyı "İnsana o kadar büyük bir acı veriyor ki, buna yürek dayanmıyor" sözleriyle ifade ediyor.İnfazından bir süre önce Adıyaman Cezaevi'nden Adana'ya nakil edilen ve idam kararı infaz edilmeden bir hafta önce ailenin son ziyaretçileri arasındaki kız kardeşine 'beni idam etmeye getirdiler' dediği belirtilen Ali Aktaş, ihtiyacı olduğunu belirttiği bazı eşyaları da cezaevine istedi. İnfazdan haberdar edilmediklerini belirten anne Ganime, oğlunun istediği bazı eşyaları götürmek, bazı eşyaları da almak için, o dönemde hayatta olan eşi Abbas'la birlikte İskenderun'dan yola çıktığını söylüyor.
Arzuhalci: Nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum"İnfaz Cuma günü yapılmış. Biz İskenderun'dan Cumartesi günü yola çıktık. Önce Adana eski Cezaevi'ne gittik. Ve oğlumuzla görüşmek, bazı eşyaları vermek istediğimizi söyleyince, bizi mahkemeye yönlendirerek 'izin almanız gerekir' dediler. Bunun üzerine mahkemenin karşısındaki arzuhalciye gidip, görüşme, eşya teslim etme ve alma isteğimizi dilekçeye yazdırmak istedik" diyen anne Ganime Aktaş, sonraki süreci şöyle anlatıyor:"Arzuhalci dilekçeyi yazarken oğlumun adını söyleyince durdu ve 'siz İskenderun'dan mı geliyorsunuz?' diye sordu. Biz de 'evet' deyince, biraz ilerideki arkadaşından gazeteyi almaya gitti. Benim okumam-yazmam yok. Ali'nin idamı gazetede yazıyormuş. Arzuhalci 'size birşey söyleyeceğim, ama nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum' dedi ve oğlumun idam edildiğini söyledi. O anda önce sıcak, sonra da soğuk şekilde titrediğimi hissediyorum. Şaşkındık. Hemen orada, dilekçeyi cenazeyi almaya çevirdik. Ve mahkemeye gittik..."

Umuda ait düsler





--------------------------------------------------------------------------------

Ve sizler;ölü topragin altinda korkunun suskunlugunu,aci bir utanc gibi tasiyanlar,artik edi bese deme zamani gelmedi mi daha.
Ve sizler;bilmelisiniz ki duyarsizligin utancina ortak olmasin artik gözbebekleriniz,diliniz,duygulariniz bir cocuk tazeliginde cicekler
gibi ask olsun.

yildizlara sönmüs diyenler
akar denize durgun
dalga dalga roni
iskencede ser verip sir vermeyen
bilinc
ve celige su verenlerin
son sözü söylenmedi daha
safak yine dogacak
karanlik gölgelerde safak denize
masmavi acacak
bitmis diyenlere inat
biz her gün umud üretiyoruz diyecek
vardiyalarda

berdan ildan

Roni ,baris,liberte,asiti


Evler yikilmadan daha/bombardiman ucaklarini kimse bilmesin/Dolsun uykuyla geceler/Cezasiz olsun yasamak/Analar aglamasin/Öldürmesin insanlar insanlari/Versin herkes kendini ise/Onur duysun herkes yaptigindan/Elde etsin gencler istedigini/Yaslilarda hor görsün..B.Brecht
Hürriyet hepimize yetmiyor
Hürriyet hepimize yetebilir
ve sevda,keder,hastalik kederi,kocalamak kederiden gayrisi asmayabilir esigimizi,kitap hepimize yetebilir,Ormandaki kadar uzun olabilir ömrümüz.
Yeter ki birakmayalim.Yasanmamis günlerimiz yok olmasin cocuklar,avuclariyla birlikte,boslugun karanligina cikmasin negatifler,yeter ki ekmek ve
hürriyet yolunda dövüsebilmek,icin yasayabilelim.N.Hikmet.
Insanlik tarihinin en kanli sayfalarinda hep öldürme vardir,baris,ekmek,adalet,özgürlük ve bir baska dünya neresi olursa olsun kardescesine birlikte
yasamak ortak özlemimizdir.Ürkütü olan ne biliyormusunuz varlik nedenleri yok etmek olan fasizmde barisa dair daha cok sömürüyü kutsamak icin
barisa atif yapiyor.Kapitalist barbarlik tüketim medyasinda her sey harac-mezat.Ah ulan baris sen nelere kadirsin.Örnegin Kapitalizmin en gerici-en
sövenist bicimi olan fasizme karsi dünya aydinlari,sosyalistleri,ressamlari,yazarlari,karükatüristleri,partizanlari toplumsal tarihsel gercekciligin yaninda fasizme karsi Ispanyol ic savasinda Haroma vadisinde tugay tugay direnmisler Franco fasizmine karsi dillerinde Enternasyonel marsi ile.
Ama bizim ülkemizde barisi güclendirmek icin,operasyonlarin durmasi,yumusama sürecinin gelistirilmesini istemeyenlerle dolu ve dillerinde Hernepes marsi yerine kan damitiyorlar.Eger baris istiyorsak halklarin özgürlük savasiminin yaninda saf tutmaliyiz.Eger baris istiyorsak hakli ve haksiz savaslarin ayirabilmeliyiz;Eger baris istiyorsak kardeslik,esitlik,özgürlük siarini bayrak edinmeliyiz.Eger baris istiyorsak fasizme,gericilige ve
irkciliga karsi cikmaliyiz.Eger baris istiyorsak ki istiyoruz bu bizim sosyalist yurtseverlerin esas görevidir.Vivela Muerte"Yasasin ölüm"diyen zihniyete
karsi olmaliyiz kardesler.Yasamak bir orman gibi tek ve hür,ve bir orman gibi kardescesine bu dünya biz ezilenlerin.
Bir gelecek oh diyecek insanoglu
Silahlari birakin,artik ihtiyac kalmadi
Güzel yillar gelecek birbiri ardinca
Cikaracaklar depolardan silahlari bir gün
Bakacaklar ki paslanmis hepsi


selam barisa ve roni'ye


berdan ildan

22 Ekim 2009 Perşembe

Nice yeni EKIM'lere.



Bağırırlar şaire:
"Bir de torna tezgâhı başında göreydik seni.
Şiir de ne?
Boş iş.
Çalışmak, harcınız değil demek ki..."
Doğrusu
bizler için de
en yüce değerdir çalışmak.
Ve kendimi
bir fabrika saymaktayım ben de.
Ve eğer
bacam yoksa
İşim daha zor demektir bu.
Bilirim
hoşlanmazsınız boş lâftan
kütük yontarsınız kan ter içinde,
Fakat
bizim işimiz farklı mı sanırsınız bundan:
Kütükten kafaları yontarız biz de.
Ve hiç kuşkusuz
saygıdeğer bir iştir balık avlamak
çekip çıkarmak ağı.
Ve doyum olmaz tadına
balıkla doluysa hele.
Fakat
daha da saygıdeğerdir şairin işi
balık değil, canlı insan yakalamadayız çünkü.
Ve doğrusu
işlerin en zorlusu
yanıp kavrularak demir ocağının ağzında
su vermektir kızgın demire.
Fakat kim
aylak olduğumuzu söyleyerek
sitem edebilir bize;
Beyinleri perdahlıyorsak eğer
dilimizin eğesiyle...
Kim daha üstün, şair mi?
yoksa insanlara
Pratik yarar sağlayan teknisyen mi?
İkisi de.
Yürek de bir motordur çünkü
ve ruh, onun çalıştırıcısı.
Eşitiz bizler
şairler ve teknisyenler.
Vücut ve ruh emekçileriyiz
aynı kavganın içinde
Ve ancak ortak emeğimizle
bezeriz evreni
marşlarımızı gümbürdeterek
Haydi!
laf fırtınalarından
ayıralım kendimizi
bir dalgakıranla.
İş başına!
Canlı ve yepyeni bir çalışmadır bu.
Ve ağzıkalabalık söylevci takımı
değirmene yollansın dosdoğru!
Unculuğa!
Değirmen taşı döndürmeye laf suyuyla!demis genc sair Makovski ekimce.Bundan tam 92 yil önce 5 Ekim 1917'de Sovyet Sosyalist
Cumhuriyetler Birliginde basinda proletaryanin bas kumandani Lenin önderliginde ki Bolsevik Komünist Partisi önderliginde insanligin
tarihsel aleminin ilk baldiri ciplaklarin iktidari ezilenlere teslim ettikleri bir bayram 17 Ekim.Büyük sosyalist devrim burjuvazinin zor
aygitini yikip,yerine kendi iktidarini kurdugu 17 Ekim.Proleteryanin ilk devlet bicimi somut olarak 17 Ekim devrimi.Ekim devrimi dün
ya proletaryasi ve ezilen halklarin ilham kaynagi Ekim devrimi.Emperyalizm.kapitalist ve fasist sistemleri temellerinde yikarak yerine
ezilenlerin bir baska dünyasi sosyalizmin adi 17 Ekim devrimi.Paris barikatlarindan sonra Ekim devrimi göstermistir ki devlet aygiti
yerle bir edilmeden proletarya diktatörlügü asla kurulamaz ve devrim her ülkenin somut kosullarinin ihtiyacidir da ayni zamanda.17
Ekim devrimi hala tüm güncelligi ile sizileri bekliyor.Stalin yoldasin ölümünden sonra ki 20 parti kongresinde iktidari ele geciren Krusc
cevki karsi devrimcileri iktidari kapitalizmi yeni modernize ederek burokratik sosyalizmi egemmen kilip sosyalizmi gözden düsürdürler.
29 ekonomik kriz gibi krizin derinlestigi bu günlerde parababalari bile sosyalizmin güncelliginden marks ve engelsten bahs etmeleri
bosuna degil.Altin cagimizi aydinlatan 17 Ekim devrim yolumuzu aydinlatiyor,delikanlim iyi bak yildizlara....


Delikanlım!.
İyi bak yıldızlara,
onları belki bir daha göremezsin.
Belki bir daha yıldızların ışığında
kollarını ufuklar gibi açıp geremezsin..

Delikanlım!.
Senin kafanın içi
yıldızlı karanlıklar kadar güzel,
korkunç,
kudretli
ve iyidir.
Yıldızlar ve senin kafan
kâinatın en mükemmel şeyidir.

Delikanlım!.
Sen ki, ya bir köşe başında
kan sızarak kaşından
gebereceksin,
ya da bir darağacında can vereceksin.
İyi bak yıldızlara
onları göremezsin bir daha
Delikanlım!.
Belki beni anladın,
belki anlamadın.
Kesiyorum sözümü.

Sevmek mükemmel iş delikanlım.
Sev bakalım...
Mademki kafanda ışıklı bir gece var,
benden izin sana,
seeeeev
sevebildiğin kadar.. nazim usta mayakovsiye böyle seslenmis denizce


berdan ildan...resim berdan ildan

Hidir Aslan anisina


Yiğidim Aslanim


Su Sılanın Ufak Tefek Yolları


Ağrıdan Sızıdan Tutmaz Elleri


Tepeden Tırnağa Şiir Dilleri


Yiğidim Aslanım Burda Yatıyor


Bugün Efkarlıyım Açmasın Güller


Yiğidimden Kara Haber Verdiler


Demirden Döşeği Tastan Sedirler


Yiğidim Aslanım Burda Yatıyor


Ne Bir Haram Yedi Ne Cana Kıydı


Ekmek Kadar Temiz Su Gibi Aydın


Hiç Kimse Duymadan Hükümler Giydin


Yiğidim Aslanım Burda Yatıyor


Mezar Arasında Harman Olur Mu


On Üç Yıl Mahpusta Derman Kalır Mı


Azrail Aç Susuz Canım Alır Mı


Yiğidim Aslanım Burda Yatıyor"Canım Abim
Uzun uzun yazacak değilim. Bu ana hep hazırdım. Son yolculuğum yaşamım kadar güzel olmalı. Üzütmek mi? Bunu hiç istemiyorum canlarım. Büyük sözler etmeyi
gereksiz buluyorum. Herşey yaşamımız kadar açık ve sade olmalı.

Yaşamak bir türküyse bunu bu türküyü en güzel biçimiyle söylemeye çalıştım. Zafer şarkısınırı söylendiği günler de gelecek. Kısa da olsa onurlu yaşamanın yolunu
seçtiğim için mutlu gidiyorum. İyi güzel şeyler uğruna yaşanıyorsa her şey katlanılmayacak şey yoktur. Ölüm bile basitleşiyor. Anlamlıysa ölüm yaşamak kadar
güzeldir.
Şu mektubu yazarken bir yandan çay sigara içiyorum. Ağır ağır. Tadına vara vara. Neşesiz değilim. Bir yandan yaşamımın film şeridini toplamaya çalışıyorum
kafamda. Kısacık zamanda bu anlık hemen her şeyi baştan sona ayrıntılarıyla izlemek oldukça zor gibi.
Vasiyet yazmamı istemiştin. Acele etmemiştim ama buna zamanımız oldu işte. İyiden güzelden yana olun. Budur isteğim hepinizden. Tüm dostlarıma dost yüreklilere
sevgimin sıcaklığını iletin. Utançsız onurlu gidişimi. Üzülmek acımak hiç kimseden beklemediğim bir şeydir. Bana yapılacak en büyük kötülük budur. İnsan acılarla
da yaşamasını bilir bilmeli. Güç de olsa.
Benim üzerimde büyük emekleriniz var ödenmeyecek kadar büyük. Senin ve ötekilerin. Siz emeğin tüm temsilcilerine dünyadaki tüm emekçi onurlu güçlü insanlara
layık olabilmenin yolunu seçtim. Yapabileceğim her şeyi yapamamış olsam da bu görevi yapacak yeni insanlar topraktan fışkırıyor.
Ailedeki bana düşen tüm hakları sen ve Aydın'a bırakıyorum. En yararlı biçimde kullanacağınıza inanıyorum.
Çok şey söylemek istiyorum ama zaman öyle kısa ki. On dakikamız var. Üzülmeyin acılara yenilmeyin hayata karşı güçlü olun yaşam budur. Seçilmesi gereken
yaşam. Sultan'a sevgilerimi yolluyorum. Herbirinize isim isim yazamayacağım. Dostlara da. Bu hepsini karşılasın.
Yüreğimin tüm sevgisiyle tüm onurlu güçlerimle seni sizi hepinizi kucaklar doyasıya öperim. Güçlü olun. Başı dik olun. O güzel günlerde tekrar yanınızda olacağım.

Amcanız kardeşiniz dostunuz."


Ilyas yoldasin son an'larina dair

Cezaevi günleri ve işkence başlamıştı. O günleri, "İlk kez siyasi mahkûm görüyorlardı. Korkunç işkenceler yaptılar. 1971' den sonra 'ihtilattan men' (mektup, konuşma, görüşme yasağı) kararı alınan tek gruptuk. Yatağa zincirlediler, ellerimiz kelepçeliydi. Böyle 1.5 ay yaşadılar. Zorlu cezaevi ve uzun savunmalarla geçen dava günleri bittiğinde, Hıdır Aslan ve Ali Akgün idama mahkûm edilirken, davanın diğer sanıkları müebbet hapis cezası aldı. İdam kararlarını Yargıtay onadı ve dosyaları TBMM'deki infaz sırasına konuldu. İlk sırada Hıdır Aslan, ardından Ali Akgün geliyordu.
Karar kesinleşince tüm idamlıkları İzmir Buca Cezaevi'ne gönderdiler. 16 kişiydiler. İlyas Has da aynı yerdeydi. Onun Meclis'teki infaz sırası üçtü. Akşam türkü söyleyip, şiir okuyorlardı. İlyas'in sesi çok güzeldi. Her seferinde 'Kozanoğlu' türküsünü söylüyordu. Kimi zaman siyasi tartışmalar, kimi gün de idam sırası üzerine espriler bile yapılıyordu.
İlyas'la sıkı dost olmuşlardı. Hatta yaptıkları bir eylem sonucu açık görüş hakkı bile kazanmışlardı. Oysa idam, adım adım yaklaşıyordu.
1984 başında Mamak'ta başlayan açlık grevi Türkiye'ye yayılmaya başladı.
İstanbul'daki cezaevlerinin ardından Buca Cezaevi'ndekiler başladı eyleme. Eylemin 20'nci gününde hücreler basıldı. Aralarında Hıdır Aslan'ın da olduğu altı kişi Burdur Cezaevi'ne götürüldü. Hiçbiri vedalaşmaya fırsat bulamadı. Bir ara yükselen 'Biz gidiyoruz' sesleri, postal seslerine karışarak yok oldu. Ali Akgün dava arkadaşı Hıdır'ı bir daha hiç göremeyecekti.

Ve biz unutmadik yoldaslar daima bizimlesin-daima seninleyiz,bu kalp seni unutur mu

berdan ildan

21 Ekim 2009 Çarşamba

Bu bilinc seni unuturmu !!!!!!


Sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..

İşte budur hayat!
İşte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir
Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
Sevdiğin kadar sevilirsin...Egemen siniflar,toplumu yönetmek acmazlarla karsilastiklari her yeni durum ve dönemlerde degisik seneryo ve pisikolojik sanat
mekanizmalari yaratarak,sarsilan kirpik imajlarini yeniden onarmanin "care"lerini ararlar ve bunun gerektirdigi politik acilimlara
basvururlar.Bunlar ülkeden ülkeye,sokaktan caddeye,tv'den radyo'ya toplumdan topluma degisik ve özgün bicimler alsada özü
bakimindan fasist siyasal rejimin ömrünü uzatmaya yöneliktir.Onlar ezilen Kürtlerin,ezilen Alevilerin,kadinlarin,cocuklarin,isci ve
emekcileri cok yönlü baski ve zülüm mengenesinde sikistiriken diger yani ise bunu sizede cektirdigi dizilerden de izlettiriyor sizi
size düsman ediyor,iste bu entrikalara dikkat etmelisiniz.Carlik Rus'yasinda Papaz Gapon araciligiyla Kanli Pazar'lar;bir baska ül
de irk ayirimi,ve mezhep kiskirtilmalari Maras,Corum,Malatya,Bahcelievler,16 Mart tüm bunlari dizide kahraman olarak sunulma
ya calisilan fasist ordunun yavru kurtlari ve kirpik sakallilar yapti.12 Eylül zemini olusturmak icin tüm provokasyonlari hep bu ama
clar icin yaptilar yada yaptirildilar.Yaptiklari veya yaptirildiklari bu provokasyonlarla "böl ve yönet" geleneksel taktigini isleyerek
laik-anti laik,Türk.Kürt,Alevi-sünni celiskileriyle halklari,emekcileri birbirine düsürdüler ve böylece halkin birlesik mücadelesini
engellediler iste beyaz aleviler,iste beyaz kürtler,iste beyaz sahte solcular ,iste beyaz sosyal demokratlar,beyaz kemalistler bu
ortamdan yaralandirildilar.1978 Maras katliamiyla sikiyönetimle saldiriya gecmelerinin nedeni hep budur ama dizi ayni zamanda
tarihide carpitarak gelistiriliyor.Dogan Öz ve Cahit Orhan Tütengil katledenler dizide pol-der'lilerden iskence görmüs gibi veriliyor
ne diye sormak gerekiyor.12 Eylül'den 2009 kadar yapilan binlerce derin devletci cinayetleri Muammer Aksoy,Turan Dursun,Bahriye
Ücok,Ugur Mumcu,Hrant Dink,Ape Musa,Hasan Ocak,Metin Gökte,Diyarbekir,Mamak,Metris zindan katliamlari bu 12 Eylül icin yapildi
..Tek farkla bu kez arac'lar ya da figuranlar farkli.Ve bunlar yiginlari terörüze etmede,böylece emekci halk katmanlarini ve kamuoyu
nezdinde devrimcileri karalama amaclanmaktadir.Iste MHP,CHP ve Kizil-Elmacilarin bugünkü varliklari bunlardir.Simdi bu fasist
derin ergenekoncular tasfiye ediliyorlar ancak törpüleniyorlar,hizaya cekiliyorlar kirpik sakallilar gibi.Ankara eski DGM savcisi Ülkü
Coskun geldi aklima o sahnedeki gibi bütün devrimcileri 90 gün gözaltina tutun ve gereken neyse yapin dönemin DGM savcisinin
sözü;Bu isin nasil oldugunu üc asagi,bes yukari biliyoruz,ama saniga gidemiyoruz,bu isi yapanlara gidemiyoruz,orda tikaniyor sözü"Aslinda
bildigimiz seyler var ama aciklayamayiz devlet sirri.O savcilar ancak devrimcileri,sosyalist yurtseverleri iceri atmak icin karar alir
lar,demokratik kitle örgütlerine operasyon düzenlerler,iskenceye sifir tölorans,seffaf karakollar,dergi,gazeteler,radyolar kapatir
ve tutuklatirlar.Burjuvazi bu iste asagilik senaryolarini ve planlarini gizlemek icin Bu Kalp Seni Unuturmu ? dizini size pazarliyorlar...

Gercekte din egitimini zorunlu ders yapan 12 Eylül rejimidir,her sokakta kuran kursu da actiran,din görevlilerin maaslarini Suidi ve
Fettullahcilara,tarikatlara ödeten de genarallerdir Ismail aga cami avlusuna bakin bir daha.12 Eylül ve fasist cunta sefleridir.12 Eylül
mirasini devralan dinici gericiligi özendiren de ordudur ve TBMM'dir.Devletin tüm kademelerinde bulunan kirpik sakalli Vali,Polis
sefleri ve bürokratlardir,yani katiller bilincimiz unutmayacaktir evet bu bilinc sizi ve sizleri unutmayacaktir.


berdan ildan

Görülmüstür


Asklarin
en güzelinin emekten,baristan ve dava aski olduguna inaniyor ve bu ugurdan benden olmayan benle her daim mücade
le ediyorum.Kuskunuz olmasin ki her tutkulu sakin kendine has,kendine özgü bir anaforu oldugunu gercegini de asla ya
dsimam.Elbetteki en samimi asklar mutlaka ama mutlaka,sarsilmayan bir inanc temeli üzerinde bicimlendirilirse kivamina
ulasir.Eger böyle olmazsa cirkefligin her rengine bulasmamasi imkansizdir.Ve sonucta iflah olmaz hastaliklarin icerisinde
eriyerek,tehlikeli mikroplar hali almamiz kacinilmaz olur."Bozuk düzende dogru cark olmaz demis Pirsultan Abdal bir kırmızı gül dalı
şimdi uzakta
bir kırmızı gül dalı
iğilmiş üzerine
yatıyor oralarda
bir eski gömütlükte
yatıyor usta
bir kırmızı gül dalı
iğilmiş üzerine
okşar yanan alnını
bir kırmızı gül dalı
nâzım ustanın

gece leylâk
ve tomurcuk kokuyor
bir basın işçisiyim
elim yüzüm üstümbaşım gazete
geçsem de gölgesinden tankların tomsonların
şuramda bir çalıkuşu ötüyor
uy anam anam
haziranda ölmek zor!
Bir günes dogacak firtinan ardindan,catlayacak icinde ki öfke.Ve yasama dair bir baska dünya kurulacak orada,
ne zülmün amansiz tutsakligi olacak orda,ne Madrid'de fasizme karsi direnen tugaylarin kelepceli hali,ne inkar,
ne aclik ,ne sefalet damitacak roni cocuklar.Ne tas ranza,ne tecrid,nede asksizlik hali.Paramparcaydi Haziran'da
gökyüzü,yakamoz sevismelerden eser kalmamisti,yagmur küsmüstü bulutlara Haziran barikatlari baslamisti Or
han Kemal,Nazim Usta,Ahmed Arif,Mahzuni yoldasta saziyla katilmisti aralarina.Ispanyolca Avanti türküsü diller
inde.Cocuk aglayislari tel örgülere carparak güney dogru yön aliyor,ve ben kendi dilimden siirler okuyorum Neru
da ve Lorca yoldasin ülkesinde.Günes isinlarini kirk dereceye yükselterek beton avluya düstü,serce kuslar cayir
cayir susuzluktan kavruldular,simdi magalda ki kizil roza cicek hayirdi Muniseye sesimi büyüt sesimi cogalt.Gö
lgesiz haydutlar pusuda simdi...
tel örgülerden elini uzat bana
ayaklari tutsak cocuk
sarsilmaz inancimla
ömürümü bilinc yapayim
pesini birakma
tutsak cocugun
ask olsun sana esmer cocuk ask olsun
bulutlara seslen
yagmur yagmasin üstüne
yildirim korkutmasin onlari
karanlik cökmesin üzerlerine
sonu gelmeyen gözyaslarini saklama
birak aksin topraga
bereketlensin karer topragi
bir baska dünya dogsun
ask gibi


berdan ildan

19 Ekim 2009 Pazartesi

Simdi yildizlari bagcalama zamani


Biat etmemek sadece ve sadece direnenlere ait bir yasam bicimidir teori ve pratiktir sinana,yasak harflerle yazilan,bir yani Seyid Riza,bir yani
Aliser ile Zarife,bir yani Ömer muhtar,bir yani Urlike,bir yani Sandes,bir yani karer,bir yani dersim ve zilan öteki yani dicle ve firat'tir kipkizil bir
safaktir Gavur daglari,Gabar,Gözeler,Heserbaba ve Toroslar efeler diyaridir kizanlar.cicekler,böcekler,kelebekler,ugur böceklerimiz ve ates hat
tinda yürüyen kizil karincadir Merga siranda,tutsak bir zeredir özgürlük,serbetidir sahadetin,bazen gözyasidir,bazen bir beyaz güvercin asiti
zülme karsi kanat cirpan.Nerde bir türkü yükseltiliyorsa direngenlik var ediyordur kendini bir deniz gibi masmavi,hic bir sey düsünmeden ask
menziline kilitlenmis kizil bir mavzer kardestir doganin üc rengi,baharin dört mevsimi,onalti rüzgari,ok firladi yaydan asi bir ceylan gibi simdi
beritan,bazen molotofluyor ask halini,bazen vardiyada direnis ve grev,bazen kizil bir tebesir anfide zülme karsi.Daglarda,patikalarda,nasirli bir el.
evi basina yikilan bir cocuk,bir safak vakti denize dogru kosmaya basladilar,yaz,kis,sonbahar demeden özgürlestirdirler bahari
Umudu yüksek tepelere kurdular
Yasak harflerle siir okudular
Rüzgar onalti sürat hizinda
Vardiyanin bereketi grev
Kutsal dagda üc mum yak
biri Munzura
Biri Karere
Biri Amede olsun
Asme rüya görsün ay isiginda
Sokagi örtsün üstüne Ceylan
Yildizlar son kez dua etsin
Kutup yildizi daha aydinlik getirsin
Yoldasa mektup yazsin isli caydanlik
Yasak ülkenin cocuklari Heserbabada toplansin
Yasaklanmasin ziman
Sesiniz cogalsin kalp krizinde
Akimlari bana degsin
Aklina kardeslik düssün
Bu sonbahar bereketinde safakca
Son günesle gölgen gelsin suya
Safagin denizi kizillastirsin
Dans etsin sürgün cocuk
Kimliksiz mezarlara gözyasi damitsin anam
Ölüm bakisli haydutlar
Özgürlügümüzü öldürmesinler
Umudu genc bedenlerin kalbine göm


berdan ildan

18 Ekim 2009 Pazar

Harman..siir kitap.


Ey ask
Dünyanin bütün sevgilileri tanidigim
Seni hic cümle icinde kullanmadim
Ve her aski tutusturan kavga
Atesin de olmasa
Cekilmez bu dünya
Yasam,yasadim diyebilmek icin güzel cümle kurulunca anlamli olur,bir dostuna yarani gösterir gibi,ve gercek sevgiye dönüsür,
ask bir harman yeridir karsilikli bir dirsek temasi hizinda,yani insanin insanla aski,ask iki kisiliktir,ha icerde,ha disarda,ha vardi
ya da,ha kampusta,ha daglarin doruklarinda,ask bir yasamdir her an yasanan.Yaratilan degerlere sahip olma mücadelesinde yü
rüdügümüz yol zorluklarla doludur,tutsak düsülünebilinir,ölebilirsinde kerem gibi,terkte edilebilirsin,ama umud daima vardir sol
bir cevahir gibi dim dik ayakta,bir papatya gibi,her gün sana eslik eder,bir cicek gibi yolunu gözler,bir sevda gibi daglari deler.Bir
yasam boyu insan neslinin bazi yönlerini ask hali tasarimidir bilgece
Dünyamdir
Alti kirpiklerinin
Her acildiginda
Kalbim
Bir sapantasidir
Gerilmis kollarin tuttugu
Ne zaman baksam
Lal olur tas
Yatagindan kopar
Orada yasarim üc mevsim
Cocuk ölümlerinde kis
Daglarin haykirisinda bahar
Sokaklar dolunca yazdir anlar
Sonbahar mi ?
Bu adi hic duymadilar
Bilin ve yüreklerimde ki roni'nin göz bebekleri,munzur'un direngenligi,firat'in dicle'ye olan aski mezapotamya da hainlere inat,hazan
direngenliginde mevsim,ayriliklarin,vedalarin,ilk asklarin,ilk öpüslerin Harman'i.Hey görkemli yedi köy,hey onalti mezranin cocuklari,
duyuyormusunuz zindanda ki kalp atislarini,simdi barikatlarda dövüsenleri,arala yüregini ey devrim sevdalim,aralaki yüregini orada
bir ceylan vurulmasin..


berdan ildan...Harman siir kitabinin yazari sevgili arkadasim Sami Özbil simdi müebbet devrimcidir F-tipinde.

Sonbahar


18 Ekim 1977. Alman sonbaharının başlangıcı. Hala Alman burjuvazisinin kabuslarını süsleyen ve Almanya'da tartışma konusu olan Kızıl Ordu Fraksiyonu (RAF)'ın önderleri Andreas Baader, Gudrun Ensslin, ve Jan-Carl Raspe hücrelerinde ölü bulundu.

Bugün “Alman Sonbaharı”nın 32. yıldönümü. 18 Ekim 1977 sabahı RAF önderleri için özel olarak inşa edilmiş olan Stuttgart-Stammheim hapishanesinde Gudrun Ensslin, Andreas Baader ve Jan-Carl Raspe hücrelerinde ölü olarak bulundular. 9 Mayıs 1976'da da Ulrike Meinhoff hücresinde asılı olarak bulunmuştu.

1960'ların sonunda Batı Almanya'da yükselen öğrenci hareketlerinden doğan Rote Armee Fraktion (Kızıl Ordu Fraksiyonu-RAF), İran Şahı'nı protesto sırasında bir öğrencinin ağır yaralanması ve Vietnam Savaşı'na karşı yapılan gösterilerde bir öğrencinin öldürülmesi sonrasında yaptıkları silahlı eylemlerle adını duyurdu. Örgütün kurucularından Andreas Baader, Gudrun Ensslin, Horst Mahler ve Ulrike Meinhof yakalanarak cezaevinde sürekli işkencelerden geçirildi.

27 Şubat 1975'te, Hıristiyan Demokratik Birliği'nin Berlin başkan adayı Peter Lorenz kaçırıldı. 24 Nisan 1975'te Stockholm'deki Alman büyükelçiliği basıldı. 7 Nisan 1977'de Federal Savcı Siegried Buback, 30 Haziran 1977'de Dresdner Bank Müdürü Jürgen Ponto cezalandırıldı. Eski SS subayı Alman İşveren Cemiyeti'nin başkanı ve Batı Almanya'nın en güçlü sanayicilerinden olan Hanns Martin Schleyer kaçırıldı. RAF, bu eylemiyle tutsak önderlerinin serbest bırakılmasını amaçlıyordu.

Schleyer'in kaçırılmasının üzerinden bir ay gibi bir zaman geçmesine karşın Almanya hükümetinin pazarlığa yanaşmaması üzerine RAF, Filistinli militanlarla işbirliği yaparak bir Lufthansa uçağını 13 Ekim 1977 tarihinde Mogadişu'ya kaçırdı. 18 Ekim tarihinde Alman federal polisinin GSG-9 timi tarafından kanlı bir operasyonla uçak, militanların elinden alındı. Bunun üzerine RAF, misilleme olarak kaçırdığı Hanns Martin Schleyer'i öldürdü.

Üç devrimci intihar süsü verilerek katledildi

18 Ekim 1977 sabahı Alman resmi kurumları tarafından RAF önderlerinin tutsak edildikleri cezaevinde intihar ettikleri duyuruldu. Alman devleti “örgüt yöneticilerinin, kendilerini kurtarma eylemlerinin başarısızlıkla sonuçlanması nedeniyle intihar ettiklerini” açıklıyordu. Andreas Baader ve Jan-Carl Raspe'nin hücrelerinde silahla intihar ettiği açıklanırken, Gudrun Ensslin'in hücresinde kendini astığı açıklandı.

Alman devletince hücresinde bıçakla kendisini öldürmeye kalkıştığı iddia edilen ve göğsünde dört bıçak darbesiyle yaralı olarak hastaneye kaldırılan Irmgrad Möller'in açıklamaları ise Alman Sonbaharı'nın içyüzünü aydınlatıyordu. Möller, hiçbir biçimde intihar girişiminde bulunmadığını, olan-biten hiçbir şeyi anımsamadığını, zira bayıltıldığını ve gözünü açtığında kendisini hastanede bulduğunu söylüyordu.

RAF üyelerinin yüksek güvenlikli bir hapishaneye silah soktuğu iddialarına kimse inanmadığı gibi, Alman devletinin gözden kaçırdığı bir ayrıntı da yaşananların bir intihar değil cinayet olduğunu gösteriyordu. Tabancayla kendisini vurduğu söylenen Andreas Baader solaktı ama adli rapora göre silah sağ elini kullanan biri tarafından ateşlenmişti!

16 Ekim 2009 Cuma

Hey umud denen sey.


Bahar geldi gülüm
Umut dolu icinde kardeslik var
Güzel cocuk söyle bana
Yoksa gaz bombalari icinde mi
büyümek istiyorsun

Buna hayir deme zamani gelmedi mi ?


Iste ask cigliklariyla doga
Ac ayaklarin isyani bu
Gulan ayinda

Kac bahar daha gececek
Kac zülüm görecegiz
Kac gözyasi dökecegiz


Buna hayir deme zamani geldi artik

Kardelenin ve baharin umutlansin
Ikiside senin magmada gizli
Duydun kara cocuk

Zamani geldi

Hey kendini zavalli gören
gölge
Iste seni cagiriyor devrim
Sina kendini
Son kez
Yasadim diyebilmek icin
Vardik
Varim
Varolacagiz esmer kirli yüzlü cocuklar.

Ey lanet zulalar
Yeter artik yasadiklarin
Bize kalan son gözyaslarimi
O soylu askindan
Birde korkak yok oluslarin

Oysa her sey Munzur gibi apak bak
Artik gözyasi akitmaz Hergep
Ve emegine güven
Birak artik kendini nasirli ellerine
Haydi
Haydi
Davranin cocuklari
Simdi ellerimizi birlestirme zamani
pasaklilara karsi

Iste bize acilardan kalan son söz
ya hep beraber,ya hic birimiz
bunlara edi bese zamani geldi yoldas
simdi söz sizde
haydi halaya...

berdan ildan...

15 Ekim 2009 Perşembe

Bir sevdadir böylesine yasamak Ceylan


Sabaha karsi
safak isikilarini yollarken yakamozlara
kirlangiclar toroslarin doruklarina yuva kurdular
yaylalarda cadirlar kuruldu
avluda toplandi tutsaklar
yeni güne rojbas diyerek
daglara yürüyüs eylediler
kalabaliklar cogaldikca
insan seli olusturdular
sim...etrik degildi bu
bu insanligin insan icin el ele tutusmasiydi
kardesler berdan cayi gibi onurlu,namuslu
gördüklerimiz göreceklerimizin müdeleyicisidir
birlikte...Bu davet hepimize.Insanlik duygularini henüz kirletilmemis insanlar ! Bu kervan cikarken yola kerbala cölünde insanlik carmiha gerildi kendini tanri sanan aslak
taki tarafindan,ve ondan sonra her isyan günleri basladiginda oluk oluk akitilan insanlik
kaniydi,din ,dil,irk,renk ayrimi gözetmeksizin uykuda ölümü bile uyandirarak kucaklayan ceylanlar.iste bu insanlik güzellesmelerini görmeden gezme o daglarda dizelerinde ki gibi katledilirler.INSANLIGIMIZI da uykudan uyandirir ve haydi der bize.Yüreginizi ve beynizi mutlaka yaniza almayi unutmayin der !UNUTMAYIN KI;devletin yok etmek icin silah deniyor ve örgüt üyesidir diye raporluyor Kürt cocuklarini ve Ceylan icin acliga yatiriyorlar genc bedenlerini Yasatmak icin AHU'larive issiz bir ölüm vaktidir simdi anlar
ve safak seher yelinde yola cikan bir Ceylandir ömrümüz
ve esmer tenli
ve yasak harf ülkesinde.
ve yüzlerinde özgürlük
ve ellerinde bayrak
ve roni
yüzünü topraga dönerek
enel hak enel hak ya ali


berdan ildan