16 Mayıs 2009 Cumartesi

Karanligin böcekleri korkmaya devam edin,cünkü Turan Dursun yasiyor


Turan Dursun 4 Eylül 1990 yilinda evinden ciktiginda ergenekoncu rejim tarafindan katledilisinin üzerinden tam 18 yilina giriyoruz.18 yil sonra da
Turan Dursun'un ardina yazmak metafizik sözcüklerle mümkün olmuyor.Hele de kitaplarini okuyarak bir tanisikligi olunca duygular diyaletik metaryalist sözcükler bulup cikartmak zor geliyor.Turan Dursun sessiz,sade,mutavazi ve en önemlisi alcak gönüllü oldugunu resimlerinde ki gözlerine bakarsaniz görürsünüz.O'nun dinin kör edene kararliligina karsi yürüttügü mücadeleyle actigi alan bu gün ve gelecekte yeri doldurulmayacak kadar önemlidir hala.Tamda devrimci ve sosyalist ve komünist örgütlenmelerle yeni projelere imza atacagi bir sürecte derin
ergenekon tarafindan alcakca katledildi.O yeni tanistigi devrimci gruplarla bagini tam güclendirecegi,örgütlü yasamin teorik cözümlemelerinin
yapildigi 1990 yilinda katledildi.Derin devletin ve isbirlikci hizbul-kontra tehditlerine es geciryor,onlara yazilariyla meydan okuyordu..Karanligin
böceklerin bictigi fetvayla ortadan ber taraf edildi.Aradan gecen 18 yila hala karanligin katil böcekleri koruma altinda dolasiyorlar.Devletin bölünmez
bötünlügü ! ayni amacla savunan ve kollayan din-devlet erkani ordu ve dinciler,sözde laik-anti-laikci masalar yakalanamadilar.Turan Dursun bizimdir ve bizimle yasiyacak.

Kendi tekenmisliklerini bile örten losluklarda pusu kuranlar,koflugun,yapis yapis korkakligin dilinden konusanlar da var elbette,egemen sömürgeci
fasist rejimin kahrolasi bir parcasida olanlar deriz ki onlara"it ürer,kervan yürür hic durmadan ve tükenmeden"

ölüm bize dügün bayram demis ya Yilmaz Güney;Turan Dursun'a bin selam,tipki resimde ki gibi aydinlatmaya devam ediyor Turan Dursun.

berdan ildan

15 Mayıs 2009 Cuma

Bahar Agrisi.....



bir bahar daha dönüp gidecek kapıdan
bir bahar daha sensiz yaşanacak
demek
bir bahar daha
insanlar asılacak şafakta
ben en çok şafakları ağlarım



Kayiplar;devlet tarafindan gözaltina alinip bir daha ne ölüsü nede dirisi bulunmayan bizim cocuklarimiz,devrimciler,
sosyalistler,Kürtler,aleviler,aydinlar,gazeteciler,yurtseverler ve anti-fasistler.
Gözaltinda kaybetme yöntemi,bütün gerici,fasist diktatörlüklerin komünistleri,devrimcileri,sosyalistleri,yazarlari yok
etmede kullandiklari bir devlet yöntemidir.12 Eylül günlerinde kacarken öldü,ayagi kaydi öldü,kendini asti,kalp krizi
gecirdilerin ic yüzü aciga cikinca ve genis kitlelerin tepkileri sonucu fasist-gerici ve askeri diktatörlükler bu sefer de biz de kaydi yok diyerek tümden inkar etme yöntemini secti.Sili'den,Arjantine,Kolombiya'ya,Srilanka'ya ordan Kürdistan'
a ve Bati metropollerine kadar uygulanan yöntem bu.Kayiplar özgürlük mücadelesi ve sinif mücadelelerinin keskinlestigi
anlarda öncülere ve aydin kisilere karsi genis bir yelpazede uygulanan bir devlet terörünün bir bicimidir.

Türkiye'de 12 Eylül öncesinde en bilineni Ali Uygur,12 Eylül sonrasinda da Cewlikte Hüseyin Morsümbül,Varto'da
Maksut Tepeli ve Nurettin Yedigöl ve daha binlercesi gözaltina alindilar;gözaltinda direndiler ve hep bizde böyle biri
yok dendi ailelere.Simdiye kadar hicbirinin mezarlari dahi bulunamadi.Özellikle Agar,Ciller,Güres üclüsünün iktidar da
oldugu dönemlerde kaybedilenlerin sayisi 1300 kisidir.Üstelik tüm bu kayiplar "demokrasi ve insan haklari"vaat eden bir
AKP hükümetinin icraati döneminde ergenekon sortusturma kapsami alanina bile alinmiyor.Devletin tüm kurumlari gibi
one münite,one munite diyen sahte demogog Erdogan'a bizde diyoruz sizde öldürmeyi siyonizmden ögrendiniz.

1995'te Hasan Ocak sag aldiniz,sag istiyoruz'la baslayan Kayiplar mücadelesi yeni bir sürece giriyor kuskusuz.Istanbul
ve Diyarbekir'de baslayan es anlamli kayiplarimizi istiyoruz kampanyasi ergenekon ve gerici AKP rejimini "kayip"politikasini
etkili bir sekilde teshir ettigi gibi.Erdogan gerici-fasist rejimini de köseye sikistiriyor.Bu eylemler zinciri ayni zaman da
ergenekon cetelerinin düzenini ve devletin encümeni-danis pis yüzünüde ortaya seriyor.Kayiplar mücadelesinin ikinci
evresi Ankara'da dogrudan iktidarlari ve burjuva partilerinide suc ortakliklarini ortaya sermistir.Bundan sonra bu iki cephede
Istanbul ve Diyarbekir'in her kentlerinde ki tüm kayip yakinlari oralari eylem yerine cevirmelidirler.Her yer Cumartesi meydani
olmalidir.Kayiplar mücadelesi yerel secimler ve uluslararasi gündemlerle birlestirilmelidir.Kayiplar yeni evresi genisleyerek
iyi bir tarzda sürdürülmelidir.Ama Erdogan ve gerici AKP bütün dünyada yaptigi one münite sarlatanligi yaptigi bugünlerde
sormak gerkiyor sizde Enis Ata,Ugur Kaymaz,Hasan Ocak,Hüseyin Toroman,Hüseyin Morsümbül,Maksut Tepeli,Ridvan
Karakoc,Kenan Bilgin,Aysenur Simsek ve onlarcasini katletmeyi ve gözaltinda kaybetmeyi iyi biliyorsunuz.

berdan ildan

ICAD;Uluslararasi gözaltinda kayiplar günü:


Gözaltında kaybetme politikası kimi ülkelerde azalmış olsa da, günümüzde dünyanın bir çok ülkesinde devam etmektedir. Gözaltında kaybetme, emperyalist, gerici ve faşist devletlerin halklara ve onun örgütlü güçlerine Resim Ekleuyguladıkları özel bir baskı yöntemidir. Gelişen toplumsal muhalefeti bastırmak için, her türlü yöntemi kullanan bu devletler, kendilerine muhalifleri kaçırıp öldürürler. Yakınlarına ve kamuoyuna ise hiç bilgi vermezler. Böylece kişinin yaşayıp yaşamadığı belirsizlik içinde bırakılarak, toplum korkutulmaya, sindirilmeye ve susturulmaya çalışılmaktadı

Dünyada 1920’lerde kayıtlara geçen gözaltında kaybetme yöntemi, Hitler faşizmi döneminde “gece ve sis” operasyonlarıyla sürmüş, 1970’li yıllardan itibaren ise, Latin Amerika’da ABD desteğiyle yapılan faşist askeri darbeler tarafından kitlesel olarak uygulanmıştır. Latin Amerika ülkelerinin yanı sıra, Türkiye, Kürdistan, Filipinler, Batı Sahra, Sri Lanka, Nepal, Irak ve Kolombiya gibi ülkeler de gözaltında kayıpların yoğun olarak yaşandığı veya bazılarında hala yaşanmakta olduğu ülkelerdir.

Gözaltında kayıplara karşı örgütlü mücadelenin gelişimi de 70’li yıllarda Latin Amerika’da başlamıştır. Gözaltında kayıpların bulunması ve katillerden hesap sorulması doğrultusunda yürütülen mücadele, Arjantin’de Plaza de Mayo Anneleri ve Türkiye’de Cumartesi Anneleri gibi mücadele mevzileri yaratmıştır. 17-19 Mayıs 1996’da İstanbul’da gerçekleştirilen 1. Uluslararası Gözaltında Kayıplar Kurultayı, “Kayıplara Karşı Uluslararası Komite” ICAD’ın kurulmasına karar vererek, uluslararası alanda mücadeleye yeni bir mevzi katmıştır. Kurultay, 17-31 Mayıs’ı “Kayıplara Karşı Uluslararası Mücadele Haftası” ilan etmiştir. ICAD, Kayıplar Haftası’nda dünyanın her yerinde gözaltında kayıplara karşı mücadelenin yükseltilmesi ve kayıpların sorumlularından hesap sorulması talebini haykırmakta, bu doğrultuda faaliyetini yoğunlaştırmaktadır.

Bugün gözaltında kayıpların yoğun olarak yaşandığı ülkelerden biri de Sri Lanka’dır. Binlerce gözaltında kayıbın olduğu Sri Lanka’da sadece 2008 yılında çoğunluğu Tamiller olmak üzere 300’ün üzerinde muhalif gözaltında kaybedilmiştir. Sri Lanka devleti, bağımsızlık mücadelesi yürüten Tamil halkına karşı her türlü vahşice yönteme başvurarak 70 bini aşkın Tamilliyi katletmiş ve binlercesini gözaltında kaybetmiştir. Bununla yetinmeyen Sri Lanka devleti, uluslararası anlaşmalarca yasak olan misket ve fosfor bombaları da kullanarak Tamil halkına yönelik geniş çaplı bir saldırı başlatmış ve soykırıma girişmiştir. ICAD, savaş ve insanlık suçu işleyen Sri Lanka devletinin Tamil halkına, İsrail’in Filistin halkına, Türk devletinin Kürt halkına yönelik katliam ve saldırılarına son vermeye, insan hakları savunucularını Sri Lanka, İsrail ve Türk devletinin katliamlarını protesto etmeye çağırmaktadır.

Gözaltında kaybedenler, işledikleri suçun ortaya çıkmaması için azami gayret göstermektedirler. Ancak tarih bir gün gerçekleri ortaya çıkarmaktadır. Arjantin ve Şili’de olduğu gibi, kayıpların akıbeti er geç açığa çıkarılacak, sorumluları tespit edilerek hesap sorulacaktır. 2008 yılında Arjantin’de La Plata’da Arana Hapishanesinde yapılan kazılarda işkenceyle öldürülerek gizlice gömülen 10 bin kişinin kemikleri bulunmuştur. Yine Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da, yapılan araştırmalar ve bazı itirafçıların verdiği bilgiler doğrultusunda yapılan kazılarda çok sayıda insan kemiği bulunmuş ve kimi kayıplar tespit edilmiştir. Türk ordusuna uzun yıllar tercümanlık yapmış olan Yıldırım Beğler adlı birinin yaptığı “kaçırılan kişilerin orduya ait kalorifer kazanlarında yakıldıkları” itirafı, Türk faşizmi ile Yahudileri toplama kamplarında yakan Alman faşizmi arasındaki ortak yanları göstermektedir.

Gözaltında kaybetme, en büyük insanlık suçudur. Bu suçu işleyenlerden er geç hesap sorulacaktır.gözaltında kayıpların akıbetinin ortaya çıkarılması ve sorumlulardan hesap soruşması için, gözaltında kayıplara karşı mücadeleyi büyütmeye çağırmaktadır.Hasan Ocak Gazi mahallesin emekci halki barikat basina cagiran Hasan Ocak'i 21 Mart'ta göz altinda kaybeder.Ailesi ve yoldaslarin amansiz mücadelesi sonuc 57 gün sonra Beykoz da domuz bagiyla katledilmis olarak bulunur,devlet Hasan Ocak'i iskence katledip kaymistir 17-30 Mayis Türkiye ve Kürdistan'da Uluslararasi kayiplar günü ilan edilir.


berdan ildan

ben senin öteki yüzünüm..siir


ben ugur kaymazim
on üc kursunla evinin önünde
vurulan
cocuk kanimla bereketlendirdim
topragimi
düsler kurmak zamani iken
on üc kursunla al kanlara boyadim
yasadim diye bilmek icin

ben dilanim
devletin foteptistik cukurunda ölen
anne cigliklari arasinda düsleri
kaybedilen
mezarinda borcludur diye yazilan
daglarda lale
ovalarada asi bir kardelenim
fabrikada yanan atesim ben
nasirli elleri özgürlestiren

ben denizim
ben mahirim
ben kaypakkayayim
cellatlar tarafindan öldürülen
tabureyi kendim iten denizim
son mermisine kadar direne kizildereyim
iskencede ser verip sir vermeyenim
biz senin öteki yüzünüz
biz sizin devriminiziz
yasadim diyebilmek icin


berdan ildan

Üreten ve Yaratan Sevgililerimiz ANALAR


Bir ciglik sesi,ince ve derinden...Sonra tatli bir türkü inga ,bütün acilara ragmen.Göz ucuyla bir bakis
ve kendinden bir can dünyaya merhaba.ANNE

Sevgiye,emege ve üretime dayali bir duygudur analik.Ama onurlu,namuslu insanlar yetistirdikce daha
anlamlidir.

Egemen siniflar,tüketim toplumunu körüklemek icin,yilin bir cok gününe özel anlamlar yüklemisler.Sevgililer
günü bunlardan sadece biri.Burjuvazinin sevgiliyi yücelten sloganlarindan biri ürettikleri mallarin satisini
artirmak.karlarina kar katmaktir.

Bunun icin vitrinleri,reklamlari soslu,sevgileri sahtedir.Amac duygulari devsirmektir.

Acligin,yoksullugun,issizl
igin,it gibi is cinayetlerin de ölmenin olagan sayildigi bu sistemde,kimin cebinde
bu zamli yalani satin almaya parasi var ki ?

Kimler sevgililer gününü kutlaya bilir,sevgilisine hediye alabilir ?

Milyonlarca emekci,yoksulluk yüzünden sevgilisine hediye alamamanin buruklugunu/ezikligini yasayacak.
Bilir yarin arkadaslari soracak sevgiline ne aldin diye,sorusunu yöneltecegini.Bu kaygilari yasayacagini
bilmez,bilemez,sevginin metayla ölcülemeyecegini,bu güne sigdirilamayacagini.

Tüm bu sahtekarliklarin sermaye ve burjuvazinin daha cok kar hirsindan kaynaklandigini.Bazilari ayirt
edemez,sevginin emek oldugunu,paylasmak oldugunu.

Anlayamaz bizim sevgimizle,sermayenin sevgilisine duydugu ask'i,dogdugu günden beri

Elbette bazilarimizin bunu anlamasi cok zor.Ancak anlamayan yanlizca bunlar mi.Yanlizca sevgi.emegi
bir hukuk cercevesinde ki duygusu olarak "sevgili"algilayanlar anlar mi ;
Binbir cileyle büyüttügü kizini oglunun gencecik bedeni sokakta ölü bulanlar,daglarda delik desik edilenler,
iskencede sevgilisini,is kazasinda kocasini,trafik teröründe oglunu kaybedeni bu sevgililer gününde
anlayabilirmiyiz ?

Insan iliskilerinin alinip satildigi,ölümenin olaganlastigi,sefaletin it gibi gebermek oldugu,emperyalist
savaslarin,ötekilerin katledilgi ,irkciligin kürtleri linc etmek oldugu,sevginin sermaye oldugu hangi
sevgililer gününden bahs edebiliriz

Bingöl Dallitepede vahsice katledilen barisin cocuklarin siuleti yok edilmisse hangi sevgililer gününü
kutlayabiliriz.

Evet ampül partisinin basbakani geziyor,tozuyor,cocuklarini ABD'de okutup yetistiriyor,haki renklerle
poz veriyor kan isteriz diye.Bu cark böyle devam ederken kendi takvimlerinde verdikleri bu günle
halkimiz aldatmaya devam ediyorlar

Bizim icin insan sevgisi ilk sirada gelir.Tüm ödedigimiz bedeller ve ödeyecegimiz insanligin gelecegi
analar ve sevgililerimiz icindir.

Elbette bizim icinde özel günler,anlar var olacaktir.Ancak bu günler hic bir bicimde sahtekarca.iki
yüzlüce olmayacaktir,Bingöl'de analarimizin cigligi yankilanirken sevgili ogullarimiz ve kizlarimiza
sevgilerimizi yolluyorum.

Cünkü ben insandim sevgilim
dalinda günes
gözünde umud vardi
binlerce sevgili ogul ve kiz vardi
cünkü onlar insandi

berdan Ildan

14 Mayıs 2009 Perşembe

Asim Bezirci Halk Sanatinin Kuramcisi


Asim Bezirci Halk ve sosyalizm adli eserinde emekci kültür ve sanati söyle tasfirler;Son zamanlara degin tüm yazdiklarimi elestirel gözle tekrar gözden gecirdim ve
yeni seyler görüdüm.Yillardir ben burjuvazinin aydin tabakasina yazilar yazdim,1955 yilindan beri edebiyat ve sanat dergilerinde,genelde aydinlarin ilgi alanlarina yogunlastim,onlarin anlayabilecegi bir uslupla yazdim.Ve sözünü ettigim tüm konulari bilimsel sosyalizmin isigi altinda onlari aydinlatmaya calistim,edebiyat alaninda ki bicimsel,bireyci,gerici davaranislara,sosyalist edebiyat ve kütürden sapmalara karsi,elestirel yaklastim,acik,bir dil tarz ile.Ama siniflar mücadelesinin motor gücü
emekciler yeterince anladilarmi,kavradimlar mi,neyi sever ve okurlar diye hic kaygilanmamistim.Simdi cok ama cok kaygilaniyorum.Artik ise kendimi degistirerek yol
almaliyim.Ve artik ezilenlerin penceresinden bir baska dünya sosyalizme dair yazilar yaziyorum de.
Isci sinifinin bagimsiz bir sinif olarak ortaya cikmasi 18 yüzyil ortalarinda tarih sahnesinde pratik olarak kendisini hisettirir.Bilimsel soyalizmin ilk teorisyenlerinden cok az etkilendiler.Sinif haraketinin sosyalist teori ve pratikle beraber gelismi bu sürecte baslar.Bati Avrupa isci hareketleri tarihi sosyalist akimlarin dogusunun buralar olmasi Marks,Engel,Lenin ilk saptamalarini Bati Avrupa isci sinifina yöneltmelerinin nedenleri de burada aramak gerekiyor.Sinif hareketinin organik baglari,gelisim seyirleri ülkeden ülkeye tarihsel farkliliklar arz etsede,sosyalist akimlarin gerceklerini gizleyemez.Iste bizim ülkemizde sinifsal gelisim cizgisi Bati Avrupa isci sinifinin gelisimi ve sosyalist hareketin ve aydinlanmanin önemli gelisimleri
olmasinda ragmen sosyalist akimlar sistemin icinde eriyip gitmislerdir.Mustafa Suphi ve yoldaslari bu süreci gelistirirken Kemalist Rejim tarafindan
katledilirler.1960-1970 sürecinde ise gerici fasist siyasal iktidar devrim mücadelesinin gelisiminde rol alan devrimci akimlarin siyasal önderlerini ya
infaz,ya idam,yada iskencede katlederek önünü kesmistir.Sosyalist fikirlerin dogup gelisme süreci tamda Deniz,Mahir,Ibrahimin yasadiklari kosullarda ete kemige bürünür,gecmisi olmayanlarin gelecegide olmaz.Bu sürecte ki isci-köylü ve genclik hareketleri inisli.cikisli önemli gelisimler göstermistir 15-16 haziran direnis bunun en üst boyutunu gösterir.Iste bu üc teorisyen eliyle önemli bir devrimsel bir birikim miras birakilmistir.Ancak sosyalist hücreleri ve isci hareketi arasinda ki organik bag yani aydinlar ve ezilenler arasinda bir birliktelik asla yasanmamistir.
Isciler,köylüler,gencler ve ezilen halklari kendi olanaklari ile mücadeleyi sosyalist akimlarlar bulusturmus,aydinlar ise simdi ki gibi hep tartisip durmuslardir.Asim Bezirci 17 yil önce Siwas'ta devlet tarafindan diri diri yakilarak katledildi.Ama bize biraktigi miras simdi elde bir bayraktir size aktarilan.

Asim Bezirci böylesi bu süreci kalicilastirarak bize isik tasimistir bu kitapla.

berdan ildan

Gül ve Insan


BIR GUL VER BANA, AÇAYIM KALBINI SANA

Üzerinde binlerce şiir, klam, türkü, hikaye yazılan önceden vahşi dikenli gül idiler yeryüzünde. Sevgili site sakinleri kurgumuz başlıyor. Apolitizm insanin öğrenme sevincini yok ediyor. Şüphe eden, sorgulayan düşünen akil istemiyor. Böylesi bir durumda merak ve öğrenme, okuma tutkusu kurulu saltanatlara ne sah takmışım, ne sultan bir meydan okumaya dönüşür dönüşebilir. Düşünüyorum da bir rivayete göre önce dağ yamaçlarında vahşi bir çiçekmiş. 1. Sargon, Ur şehrine yaptığı seferden dönünce beraberinde Mezopotamya’nin Dicle havzasında asma ve gülleri kendi ülkesine getirir. Grekler gülü Babil asma bahçelerinden alıp tüm Avrupa’ya yaymışlar.

GÜL ve INSAN

Hıristiyanlar İsa’nın çektiği eziyet ve işkence acılarını dindirmek için ölüm yıldönümünde çelenk bırakırlar başucuna. Müslümanlarda Muhemmed’in yorulduğunda gül ağacının gölgesinde yatarak rahatladığı rivayet edilir. Museviler gül, ü gül bayramıyla taçlandırmışlar. Yunan efsanesinde güzellik tanrıçası Afrodit doğduğunda beyaz köpükçükleri gül olmuş.

GÜLÜN INSANA OLAN ASKI

Mitolojiye göre sevdiği kızı dansa götürmek isteyen delikanlıdan sevdiği kız kırmızı gül istemiş karşılığında. Genç delikanlı dağ, tepe, diyar diyar dolanmış ama güle erişememiş... Çaresiz oturup düşünürken onun bu halini gören bülbül sorar merakından ve baslar aksam devriyesi candarmaların. Bülbül kanat çırpar beyaz güllere gövdesine saplanan dikenlerden dolayı akan kani beyaz güllere rengini verir kırmızı gül demet demet.

Genç delikanlı elindeki güllerle koşarak soluğu sevdiğinin yanında alır, ama ne var ki sevdiği kız kralla çoktan evlenmiştir. Delikanlı oracıkta ölür. Bülbül,ün güle olan karşılıksız sevgisi diyar diyar dolaşması ondandır Tanıma ve merak. Bülbül gibi insanin dünyaya itirazı olmalıdır. Yazgısına isyanı. İnsanın sorusu olmalıdır. Bizim seyircilik duruşumuz, gerçeğin tam bilgisine hakim olamazsak eksik kalacaktır.

İnsanin aklına çocuk gülüşlerini hatırlamalı 13 kurşunlu Ugur’u, Diyarbekir’de ki Enes’i yada saramplenle parçalanan Nidal’i ve yahut enkaz altında ki Ali Hamza’yı. Aç ve çıplak yasamaya itirazımız birlikte olmalı.

Sair demiş ya:

Kapılar tutulmuş neylersin
Neylersin içerde kalmışız
Yollar kesilmiş
Şehir yenilmiş neylersin
Açlık başlamış
Elde silah kalmamış neylersin
Karanlıkta bastırmış...

Yeni bin yılda sevincinizin bol olmasını diliyorum.

Bütün gözlerin görmesi için, düşünen bütün gözlerin. Yazmak kucaklaşmak kadar bereketli olsun, aşk olsun sana gül ask olsun

berdan ildan

13 Mayıs 2009 Çarşamba

Sanat ve Emekci Sanati


Edebiyattan müzige,resimden sinemaya kadar bir cok sanat dalini hücresinde barindiran bir cinar agacin
gövdesine benzer sanat.

Insanin düsünsel ve ruhsal sekillenisinde önemli bir role sahiptir.Benim burda ki amacim sanatin tüm dallarini
nasil ele alinmasi gerektigini kendi düsünsel kapasitemle tartisalim dedim.

Marks'in sözünün altini cizerek baslamak tartisma acisindan önemli;"Maddi hayatin üretim tarzi,hayatin toplumsal,
politik,entellektüel süreclerini belirler der.Marks kesin sanat ve emekci sanatin ayrim noktasinida bu sözüylede
biz emekcilere hatirlatmada bulunur.

Burjuva ve ve emekcilerin ideolojilerinin dogal bir yansimasi olarak birinci giristeki sanat (Burjuva sanati) kisisel
bir is ,bir gecim araci,üstünlük saglama ve bireysel egolarini tatmin aracidir.
Ikinciler yani biz emekci milyonlar sanati basta dünya ezilen milyonlari olmak üzre,ezilen ve sömürülen yoksullarin
issizin,gecekondudakinin,evsizin özgür ve insani bir kavganin hizmetinde ki silah olarak degerlendirmek gerekiyor.
Gecenlerde Hollanda'da SOZDAR adli bir belgesel gösterime girdi,filmin yönetmeni Annegriet Wietsma'la yapilan
söyleside söyle diyor Nuriye Kespir'in belgeselini cekmemin nedeni ben silah kullanmadigim icin Kürtlerin
yasamlarini belgesellerle anlatiyorum.Bu emekcilerin silahidir diyor.

Bu iki karsit kutbun arasinda gezinenlerde var.Kararasizdirlar yalpalarlar bazen burjuva sanatini emekci sanati diye
bize yutturmaya calisirlar.Bir de ilginc olan bu sanatin her dalinda bazilari onlari bize emekci diye yutturmaya
calisiyorlar ya.

Sanat ve Emekci sanat arasinda ki ince cizgi siniflarin ve sinif mücadelerinin disinda ele alinamaz.Kendini ya
burjuva sanat ya da emekci sanatin kopmaz parcasi olacagiz, kendilerini ezilenlerin parcasi olarak gören insanlar
icin emekci sanat görüsüne sahip cikmak,amaclarindan bagimsiz olarakta ortada duran da olmamalidir.

Bu keyfi düsünsel bir tercih degildir doganin diyalektik yasasidir.Burjuva dünyayi göklere cikartanlarla,kapitalist-
emperyalizmi degismez temel olarak kabül eden bireyci,cikarci sanat anlayislarinin karsisina kendi emekci
sanatcilarimiza sahip cikarak karsi itirazi yükselte biliriz.

Burjuva sanat penceresinden yoksullarin dünyalarini resmeden bu silahsörlere karsi karsi"Toplumcu sanatci"
Emekci sanatci akimlara bir bakalim.

EMEKCILER ICIN SANAT NEDIR ?
En yalin haliyle,dogru seylerin güzel yazilmasi,cizilmesi,bestelenmesi ve söylenmesi ve yahut oyunlastirilmasidir.
Dogru bir öz,güzel bir betimleme.Burada ki dogru sözü sinif mücadelesinin esitsiz kosullarinda halk icin sanat
yapanla,yapmayan arasinda ki derin cizgidir.
Sömürü ve acligi ne denli zorunlu ve yararli oldugunu anlatan sanatciya ne mükemmel bir estetik olursa olsun
o biz ezilenlerin düsünce sistamatiginde deger bulmamalidir.Eger gerceklerden soyut bir estetik tasidigindandir
Emekci sanat yani öz ve bicim üzerine ve ezilenlerin bakisi ve yasam tarzinda ifadesini bulmalidir.
Yani asgari bir emekci kültürüne sahip emekci milyonlar algilamasini olanakli kilacaktir.

Emekcilerin genel özgürlesme mücadelesine baglilik bir karsit siniflarin catisik kanitidir.

Hic bir siir,hic bir Film,roman,sarki,klam,resim yarattigi ana tema maddi toplumsal yasamdan ayri ele alinamaz,
Bu toplumsal gelisim yasalarindan bagimsiz da düsünülemez.
Örnegin Yimaz Güney'in yol filmi yada Nazim Hikmet ve Ahmet Arif'in memleketten insan manzaralarini isleyen
siirleri,yahut silahlanmayi sorgulayan More'nin benim cici silahim belgeseli.Belirli bir zaman sürecinde
yasanan gercek olgulari,insan iliskileri,özlemlerini,yasadiklarini ele alan bir roman,cezaevlerinde ki
tutsak desenlerin resimleri,bireyin düslerini,umut ve umutsuzluklari anlatan türküleri vb maddi gercek yasamdan
soyut gerceklerden ve ideolojik bakistan bagimsiz bunlari bir kenara itebilirmiyiz.

Sermaye'ye ve burjuvazinin akil danismanlari sanatcilar,emekcilerin genel sanat davasina baglilik belirten sanatci
ve sanatcilardan hoslanmazlar.

Her seyden önce mutlak özgürlük yoktur.Hic bir sanat toplumsal maddi ysamadan bütünüyle bagimsiz degildir.
Bu gercegi bilen halkin sanatcilarinin tüm eserlerine biz emekciler sahip cikmaliyiz.

Tüm emekci sanatci ezilen insanligin duygularinin yogunlasmasi,bireylerin düsünsel ve ruhsal dünyalarini güclendirme
aracidir.Bu ayni zamanda gözlemin okumanin,anlatmanin,paylasmanin,hayal gücünün ve emekci sanatin biriktirdigi
zenginligi kitlelere dogru yaratma bizim elimizdedir ve bunu basaracagiz.

berdan ildan

Atesi Calmak;Anlatilan insanligin biyografisidir..Kitap


Tanrilardan caldigi atesi insanligimizin hizmetine sunan prometeu ve böylece uygarlasma baslangicinin yaraticisinin bu devrimsel,insancil
gerceklik,insanligin kurtulusunun teorisini yapan Karl Marks'ta formülasyonunun esin kaynagi yapmitir.Kendisinden önce yasayan filozoflarin
biraktiklari miras üzerinde söyle demistir yoldas Marks"Önemli olan dünyayi yorumlamak degildir,ast olan dünyayi degistirmektir.Tabiki bu
degistirme mücadelesinde insan özne olarak ilk kendinen baslamalidir.Henüz 19 yasinda bir genc olan Marks Berlin üniveristesinde ögrencidir.
Onun temel alani felsefedir,felsefesinin kuraminida dünyayi degistirme fikri üzerinden durusunu gerceklestirmistir.Tüm günleri okuyarak,arasti
rarak,tüm zamanlari kütüphaneler ve okumakla gercirir.Acaba atesi calan Premetheus neden atesi calismistir sonsuza dek.Huzursuz,arastirmaci
sorgulayici,cözemedigi formülasyonlarin icin kivranir.Bu kivranmalar ve insanlik sancilari ona cikis yolunu gösterecektir.O halde insanligin cercek
kurtulusunun yolunun atesini yakalayip sonsuza dek tasiyacak olan yeni Prometheuslarin hizmetine sunmaliydi.Iste atesi calmak adli bu Belgesel
ve Biyografik roman öteki edebiyat klasiklerinden farkli olarak,bu sinrilari zorlayan ve asan,karmasik,zengin bir eylem kilavuzu olarak bu roman,
isledigi konulari ve kisilikleri tam ve gercekci olarak okuyucularina yansitir.Galina Serebryakova bu Atesi Calmak adli calismasiylada bu zor sürecte
anlinin akiyla cikmistir.Kitap 1'de Marks ve Engels yoldaslarin genclik yillari,mücadelelerini 1844 yillarina kadar ki dönemdeki süreci anlatir.Kitap
ta Engels'in de vurguladigi gibi Marks'i siyasal rolü hep bir adim öndedir teorik olarak.Kisa süreli ve tartismali gecen bu yillarda farkli yollardan ayni
fikri savunduklarini görürler,yasamlarinin bundan sonraki evresi omuz omuza mücadele dostu ve yoldaslari olarak sürdürüler.

Insanlik,ilk kahramanlarini tanrilar arasindan sectiler,yada onlara tanrisal meziyetler yüklediler.Bu tanrilar insani özelliklerden soyut,en güzel ve güclü cesur ölümsüzlülerdir.Gökyüzünden yer yüzen inen bu kahramanlar,kendileriyle öbür ölümlüler arasina bir sinir katarlar,cünkü onlar kahraman olarak dogmuslardi.Iste Marks ve Engel bu sahip olduklari yeteneklerile diger kahramanlardan ayrilmaktadirlar.Ama onlarda diger insanlar gibi gibi bir cok özellige sahitirler.Bu proletaryanin elinde ki bu mesale olarak parlamasinin nedeni de tam da burasidir.Iste bu belgesel ve
romanda büyük isci mücadeleleri,isci tipleri ve barikat savaslari dönemi olan 1831-1844 yillari arasinda Bati Avrupa'da gelisen ve serpilip büyüyen
sinif hareketlerinin düzeyi,mücadele bicimleri,eylem ve teorik düzeylerini bize sunar.1831'de ki Lyon tesktil fabrikalarinda ki ayaklanmalarini
Atesi Calmak adli eser söyle baslar"Calisarak yasamak ya da Savasarak ölmek" sloganlariyla barikat baslarinda ölenlerin emegini okuruz.Iste
biz böylesi bir kusagin temsilcilerinin ardillariyiz.Atesi Calmak Alman asilli sari kafali bu isci Marks önce tüm akimlari,sosyalizmin icinden
gelisir,bir isci militani olarak Marks Fransiz ve Alman iscilerinin yüz akidir.Onun yasaminda da zorluklar vardir,mücadeleler,yenilgiler,acilar,
yoksulluklar,kararsizlik anlarinida anlatmis yazar kitapta.Atesi Calmak 19 yüzyilda o yüzyilin tüm fotografinin tam siuletini cikartmis bize,safya
sayfa dolaniriz barkatta,bir tartismada,bir mücadelede,bir ask halinde.Marks bir gece yarisinda Hegel'le yüzelesmesinin o kücük oda da yapar
ve kaleme aldigi makale hazirlandiginda Engels yoldas Parise dogru yola cikar,Artik Komünist Manifesto sosyalzmin öngönüdür.Bilimsel ve tarihsel diyalektik sosyalzmin burjuva degerlerini sentezleyerek bize isik tutar.19 yüzyilin son ceyerek asri ile 21.yüzyilin ekonomik küresel kriz Marksizmi isci hareketiyle sosyalizm hala günceldir.

Anlatilan ezilenlerin hikayesidir...

berdan ildan

11 Mayıs 2009 Pazartesi

Simdi yildiz zamanidir


simdi yildiz zamanidir
ta bak uzakta günes var
yaninda yanlizca özgürlük
o sürece kadar hep
onurlu yasa
o güne dair ütopya üret
gökkusagi kadar renkli olsun
simdi ask zamanidir
catlayan dudagi öp
topragi bereketlendir
inancinda ki son nefesle
bak yildiz kaydi
adi umud olan
ya tarihin kanli sayfalarinda
yok olacak insana dair düslerin
ya da güvercin gibi bembeyaz
bir yol acilacak
arsin X noktasinda
ta o günü bekle
yeryüzü askin yüzü oluncaya dek.

berdan ildan

Marksizm ve Devlet


Toplumsal siyasal,zihinsel düsünüs bicimlenisine ve buradan aldigimiz düsünsel birikimin adi,o toplumun "üst yapisidir"Egemen erk olarak siyasal iktidari elinde bulunduran üst yapinin bu en örgütlü ve tüm kurumsal örgütlenmelerine devlet deriz.Bu yüzdendir ki her kesin zihininde ki devlet tasarimi ve yorumu tarihsel diyalektik bir eylem ve degistirme doktorini olan Marksizmle,anti-Marksist akimlara arasinda ki bu olguya bakmak gerekiyor.Nedir devlet olgusu.Devlet,uzlasmaz siniflarin catismalarinin ürünüdür.Devlet bicimileri konusunda en büyük yanilsamalar,devletin sinifsal karekterinden ayirilistirilarak devletin tüm toplumda yasayanlarin devleti,yada o ülkede yasayan uluslarin ve azinliklarin zorunlu bir üst ve alt yapisi olarak algilaniyor.Diyalektik tarihsel metaryalizme göre,bize devletin,insanlarin siniflara bölünmesiyle basladigi dönemle birlikte ortaya ciktigini,bundan öncedevletin olmadigini ve olamayacagini,ve bu tarihsel zorunlulukta devletin rolünü yavas yavas sonlandiracagini yerini sinifsiz sömürüsüz bir bir toplumadevredecegini söyler.Devlet siniflarin üstü bir kurum olmadigi gibi,o devlette yasayanlarin uzlastiklari bir antlasmada degildir:"Devletin yasama,yürütme,yargi tüm topluma esit davrandigi demogojisi,bu yasalari hazirlayanlarin devleti elinde tutanlarin yani kapitalistlerin yasalarini savunduklarini,onlarin egemenliklerini sonsuza degin yasaylada güvencelediklerini görüyoruz.Ama örtülü ödenek gibi bunuda gizliyorlar.Ilkel komünal toplumdan köleci topluma geciste sekillenen bu toplumun üzerindeki özel kamu gücü o günden bu güne kadar zenginler ile yoksullar üzerinden yükselmis ve yönetenlerin elinde yoksullara karsi bir baski ve zor aygiti olmustur.

Yani devlet..toplumun belirli bir gelisme asamasinin bir asamasidir,iste bu uzlasmaz sinif karsitliklarin zenginler ve yoksullar olarak bölümesi bunu en somut örnegidir.Ama bu iki karsit sinifin ekonomik,siyasal cikarlari icin mücadelede kendilerini ve toplumu bu catismalarda esnek davranmak icin devletyoksul sinifi düzenin sinirlari icinde tutmak icin görünürde toplumun üstünde duran bir güc gerekliliginin adi,iste o toplumun icinden cikan,ama kendine ayricalik taniyan siniftir "devlet"der Engels.

Ilkel komünsal toplumda ki insan,gerek doga,gerekse ortaklasa yasadiklari komünsal mülkiyete yönelik saldirilar karsisinda silahli bir güc olarak örgütlendirilmis komün üyeleridir.Ancak siniflarin ortaya cikislariyla,gelisim sürecinde,bu komünsal silahli güc daha ayricalikli bir güc halinde,yeni tipte
bir silahli güce dönüsmüstür.Bu silahli insan gruplari yasal ve fiili olarak toplum üzerinde ki karakteri degisince,toplumun silahsizlandirilmasi ile devam
eder.Buna ilkel gens topluluklarinda gözetim evleri,yargilama bicimleri ve her türlü ceza kurumunu da gelistirmistir.Iste egemen sinfilarin yasama,yargi ve yürütme hiyaresisi tüm kamusal yasamda bir dizi devlet görevlisini görürüz"vali,savci,polis,memur,ögretmen,genaral,milletvekili vs" ve devletin bu burokratik örgütlenis bicimleri yönetenlerin zor ve zorbalik üzerine kurumlasarak,eski kurumlari yenileyerek bu kacinilmaz sonuca ulastik.21 yüzyilda tüm burjuva sömürücü devletlerin bu muazzam gelisimi askeri,burokratik aygit dünyanin iki dünya savasi,sayisiz yerel ve bölgesel savaslar,insanligi ve üretici güclerin mahvedicisi,dev yok edici savas makinasi dememizin sebebi budur.Bütün bu devlet politikalari ve savaslari irdeledigimizde,altinda bu bezirgan sermayenin korkunc ac gözlülügü ve dizginsiz insani ve dogayi katlettigini görürüz.Iste bizim kavgamiz tamda bu.Iste bu pencereden baktigimizda devleti alt yapinin basit bir yansimasi olarak görmek yanlistir.O bir bicimiyle alt yapi ise,esas yönüyle toplumsal yasamimizin maddi ve manevi bütün süreclerine müdahale eden derin bir devlettir.Devlet ezilen siniflari bir sömürme ve yok etme aracidir.Devlet bunu bir cok sekilde yapar en bilineni zam,vergidir,Bunlardan alinanlari derlerki ülkemizin kalkinmasi bir zorunluluktur.Polisin,Genarallerin modernize
edilmesin o topluma ne katkisi var,dayak,ölüm,zindandan baska.Yol,su,elektirik,saglik ocaklari,posta telgraf ve telefon yaratilan yanilsamaya da siz
karar verin,devlet harcamalari.Tüm bu yatirimlar kapilalist sermaye kesimlerinin palazlandirilmasi icindir,yeni yollar,yeni gereksinmeler,yeni hava alanlari,yeni yollar,yerlesim birimleri vb iste ödediginiz vergilerin nereye dönüstürüldügü,ve sen bunlari parayala geri alirsin:Bir digeride Merkez Bankasi arti-degerin sömürüsünü yaptigi devlet sirketleri,devlet bankalari,devlet tahvilleri,devlet karaborsasi ,sizin tasarrauflarinizi büyük kapitalist sermaye tekellerine peskes cekilir.

Iste günümüzde ki tüm kapitalis devletlerin özü budur.Bu devlettir.Bu burjuva tekelci diktatörlük olmasina karsin,tüm ülkelerin tarihsel,siyasal gelisim düzeyi ve siniflar arasinda iktidar mücadelelerini,proletaryanin devlet bicimlerini,sinifsal rolü,örgütlenisi yeni tipte bir devlet tipidir.Devlet ve devrim
incelemek istenlere önerilir

berdan ildan

Yeryüzü askin yüzü oluncaya dek.XIIII


Simdi yildiz zamanidir
ta uzakta günes var
yakininda yanliz özgürlük
o sürece kadar hep
onurlu yasa
o güne dair ütopya üret
gökkusagi kadar renkli olsun.
Umud bizim direnc gücümüzdür,umud bizim arinma gücümüz,umut bizim eylem tarzimidir.Her baslangic ve son bir umuddur.Baslangic ve son,
umud ve umudsuzluk,emek ve sermaye insanin vazgecilmez bas celiskisi...Bizler,sizler,onlar,yaratan ve üreten nasirli eller,en umudsuz hali-
mize dayanisma sunan genc yürekler.sevgilerimiz,asklarimiz,paylasimlarimiz,ortak düslerimiz hep genctir,zindedir,eskiyi yikandir düsünüz,dü
sümüz.Kavgamiz hesapsiz,sevgimiz cikarsiz,dostlugumuz sonsuz,düsmanimiz hep ayni.Aski ve asksizligi yeni tanimiyoruz,askimizi calanlari
cok iyi biliyoruz.Umudla,umudun umudu bizim gelecegimiz,yarina dair ortak sofradaki düslerimiz,bu ütopya asla yaslanmayacak tipki hep azadi
gibi,ta ki biz onu elde edenedek.Ona layik bir baska dünyayi kurana dek.Yeryüzü askin yüzü oluncaya dek.
simdi ask zamanidir
bak yildizda kaydi
adi umud kalsin
inancinda ki son nefes
ya tarihin tozlu sayfalarinda yok olacak düslerin
ya da güvercin gibi bembeyaz bir safya acacak
o sayfada hep umud olacak
asrin X noktasinda
ta o günü bekle
sevgilim
ülkem benim
Her sey tarihin sayfalarinda kendine bir yer buluyor,oradan gelecege taniklik ediyor rahim.Gün sayiklarken safagi,denize bir yelkenli yol aliyor.Tarih
sayfalarina sigmiyoruz.Var olanla yetinmeyecegiz,kirinti degil yeryüzünü istiyoruz biz.Kendim icin degil o yetim cocuklar icin,hep ölüyoruz,hep öldü
rülüyoruz,gercekten ölen kimdir,öldüren kim,bütün mesele bu,yetinmeyin kardesler,hep özgürlügü arayin,kim bulursa azadiyi bizede haber verin.
Disarida yagmur yagiyor,ciplak ayakla dolasmak istiyorum bu saganak yagmur altinda.Gök gürlüyor,simsek caglasiyor,sorul sorul bir yagmur,ardinda
cicekler selama duruyor,kimler yok ki,papatyalar,gelincikler,her renkten güller,nergisler,sümbüller,ipek bir hali dokurcasina.Meydan okuyorlar zalim
ellere.Su tasiyor serce yavrusuna,rahime döl dösüyor kedinin,bir cocuk bagiriyor o yeni günde.Her sey su gibi akiyor,arinarak yenileniyor X düsü.
simdi karanfiller zamanidir
ömürler
yakindir bahar
bak sevdaya
üc adimlik yol
biri nergiz
biri cigdem
biri gulan
Birlikte elele,göz göze,güzel bir dünya icin,simdi alinterimizi,nasirli ellerimizi özgürlük icin,kardeslik icin,daha da kenetlemenin zamanidir kardesler,henüz vakit varken,yeryüzü askin yüzü oluncaya dek.Hayret dememek icin,vakit cok gecti degil,hepimize yeter bu dünya baris icin
özgürlük askina.Yeter ki yok olmasin cocuk yanimiz.


berdan ildan

10 Mayıs 2009 Pazar

Kursunun öldüremedigi ozan







Kursunun öldüremedigi ozan ;Nikola Vaptsarov
Vaptsarov emekci ve parti isciligine basladigi 1932'den fasizmin katlettigi 1942'ye kadar sira neferi,emekci sair
o ne önde
ne arkada
sirada
siramizdaydi
ve yanindakinin kanli basi
omuzuna düsünce
ona sira gelince
sayisini saydi...
söz istemez
yasli göz istemez
celenk melenk lazim degil
susun !
sira neferi uyusun..siirini Nazim usta sanki Vaptsarov icin yazmis izlenimi uyandirdi ben yazarken.Vaptsarov emekci ve
sair kimligini örgütlü yasamda icsellestiren partili bir sanatci.Onun emekci karekteri yaratici olmasini kosullandirmistir.
Emekcilerin devrimci sairi Vaptrasov"Bir kör ve Yiginlar" siirlerinde emekci yoksullarin mücadelesine ve kurtulusuna
olan inanci bulmak mümkün.O kapitalist barbarligin tüm acimasizligini diger emekci kardesleri gibi omuzlarinda his
eden bir ozandir.


Ezilenlerin hayatini,fabrika dislileri arasinda seyretmedi asla,o her zaman emekcilerin yanibasinda omuz omuza ön
saflarda mücadele etti.Bu emekci ozanimizinda hayatinin özgürlügüydü de.Onun siirlerini her satirini okudugunuzda
zihninizin tasarimlarinda emekci ruhsal sekillenise dönüsür.Emekcilere milyonlara yazik demiyor,siirlerinde sinifin
sefil yasamlarina,bas egmezliklerine,halk degimiyle yol da gösteriyor Vaptsarov.


Siirlerinde her daima emekcilerin kurtulusuna giden yolu gösterir,emekcilerin gercekci sosyalist,devrimci ve partili
sanatcidir,siirleri kendi gibi emekcilerin elinde maddi bir güctür,burjuva yasamin cürümüs meta sairlere nasir
elleriyle dizelere söyle yazar
inancimiz
zirhla kaplidir gögsümde
ve bu zirhla isleyecek
kursun icat edilmemistir yazdiginda.Siirlerinde de ki gerceklik,alcak gönüllülük,romantizm,kahramanlari emekci calisanlardir.
Dünya renkliligi,emekci yurtseverligi,hayatin sorunlarina insani sasirtacak kadar yakindir.On her siiri büyük bir davaya siirsel
yanittir.
Sanatci yönü hic bir zaman bir ayricalik olarak görmemistir,Vaptsarov hem fabrika isciligi ile hemde devrimci bir parti üyesi
olarak kavganin kutup yildizidir diyebilirim.Vaptsarov hep özgürlük mücadelesinin siirlerini yazdi,bir eylem adamidir
kursunun öldüremedigi sair ozan,emekci ve komünist parti üyesi.
Bazi devrimci yazarlar Bulgaristan'da ki fasist rejimin baskisina,zor kosullara dayanamayip yazmaktan vaz gectigi,bütün
güclerin yer altina cekilerek savasimina cekilirken,her seye karsi Vaptsarov son saatlerine kadar bile emekcilerin kurtulusu
icin,bu kavganin sira neferi oldugunu unutmadi.Kursuna dizilmeden bir kac saat önce yoldaslarina ve esine iki siir
ulastirmis."Kavga amansiz ve Veda" bu iki siir yasama ve emekcilerin özgürlügü mücadelesine duydugu güveni yansitir
daha kursuna dizilmemistir.


O siirlerinde burjuva musvettesi sairler ve yazar gibi af dilemedi,postallar altinda baskaldiriyi yegeyledi.geceleri kurtlar
gibi uluyanlarin önünde,gündüzleri yilanlar gibi sürünenlerin önünde onurluca direndi,direnisi ve siirleri bize miras
kaldi.Vaptsarov yasamin ortasinda,arkasinda ve önünde mücadeleci ruhunu siirlerinde görmekte mümkün iste
yukarida yazdim "Inanc" kursuna dizildigi gün yazmis ozan,sanki kursuna dizilecegini biliyorcasina yazmis.
.

Vaptsarov diyince benim aklima emekcilerin özgürlesme mücadelesinin ozani kursunun öldüremedigi sair.Sürgün,aclik
ölüm,zindan ve kursunlar kar etmedi...
Kavga amansiz ve kati
kavga dedikleri gibi destansi
ben düstüm
yerimi baskasi alacak...
o kadar..
Burada,bir kisinin lafimi olur ?
kursuna dizilis
dizildikten sonra kurtlar
O kadar yalin ve akla yatkin
Ama birlikte olacagiz firtinada/halkim,cünkü sevdik seni..der kursunun öldüremedigi VAPTSAROV

Vaptsarov,1942 yili Adar'da esir düser.23 Temmuz'da bes yoldasiyla birlikte fasisit namlular tarafindan kursuna dizilirken
söyle haykirir "Özgürlük Ugruna Düsen Ölmez"

berdan ildan

Kursuna dizilmeden önce ;Nikola Vaptsarov


Geleceğim bazan uykudayken sen
Beklenmedik, uzak bir konuk gibi.
Sokakta, bir başına koyma beni
Kapıyı sürgeleme üstümden

Usulca girecek, bir yere ilişeceğim
Bir zaman, karanlıkta, bakacağım yüzüne.
Ve yorgunluk gözkapaklarımı indirince
Seni kucaklayacak, ve çıkıp gideceğim.
Ulusal Bulgar siiri 1878'de bagimsilikla sonuclanan Ulusal Bagimsizlik savasi sürecinde serpilip gelismistir.Dogus kosullar Ulusal Kurtulus,
bagimsizlik,siyasal özgürlüklerin dokusunda donanimin gerceklestirmis.Ulusal Baskaldirinin mimari Hristo Botef ulusal savasimda 37'di
yasinda bu mücadelede ölerek yasatmanin adi olmustur Hristo Botef kardeslerine söyle seslenir su siiri ile.

Yaşamak çok zordur, kardeşim.

Kimliksiz budalalar arasında.

Yanan ruhumun yalımlarında

Ölüyor kalbim ,onulmaz yaralı.

Seviyorum vatanımı yürekten.

Bağlıyım mirasına.Ama kardeşim

Nasıl çıldırıyorum bir bilsen

Şu ahmaklardan nefret ederken.

Bir düşünceler düşler karmaşası

Çarmıha gerdi genç ruhumu benim.

Ah, kim gelip koyacak üzerine elini

Şu acıdan kıvranan yüreğin?

Kimse ! bilmez ki yüreğim benim

Nedir kıvanç ve nedir özgürlük,

Ama çarpar durur delicesine gene

Hıçkırıklarının yankısında halkımın.

Evet, kardeş,ağlıyorum gizlice

Hüzünlü mezarbaşında halkımın.

Söyle bana nasıl güveneyim ben

Bu durgun bu kalleş dünyaya?

Hiçbir şey duymuyorum, cevap yok

Bu soylu bu içten çağrılara.

Ve senin de ruhun sağır mı sağır kardeşim

Tanrı sesine ve ağlayışlarına halkın.
Ünlü partizan türküsü olan"Özgürlük savasinda düsenler ölmez"in yaraticisida Botef yoldastir.Özgürlük,bagimsizlik,demokrasi imgeleri Bulgar
siirlerinin esas temelini olusturur.Daha sonralari ardillari olan Smirnenski ile sinifsal karakter ve dögüsken mücadeleye rehber olur.Botef ile
baslayan Smirnenski ile devam eden Bulgar siirinin temsilcilerinden etkilenen Vastsarov kendi imge ve söyleyis tarzini bulmaya yönelten de
onlarin yarattigini gelistirmektir.Vastsarov hem bir profesyonel devrimci,hemde devrimci aydin ve sanatci olarak yasaminin emekci halklarla
beraber sürdürmesi ondandir.Vastsarov dolayli yoldan söylemez siirlerini in direk söyler,yalin ve anlasilirdir yazitlari.Günlük yasamda sokakta
halkin dilini kullanir.Kimi zaman emekci Bulgar köylülerinin söyledigi türkülerden esinlenir.O fasizme karsi direnen emekci proleteryanin sesi ve
soluguydu.Vastsarov diger komünist ve devrimci sanatcilar gibi ugruna mücadele ettigi siniftan yani isci sinifindan ve onun ideolojisi ve partisin
den asla kopuk yasamadi.Vastsarov'un devrimci kisiligi ve halkin sanatcisi olmakla birlestirerek.O fasizme karsi siirlerini kanla yazmistir.Hani
Körfez savasinda kaniyla duvara"savasa hayir diye yazan o kiz gibi"Vastrasov kendinden öncekileri asarak eski yöntemleri terk ederek kendi
mecrasinda ki okyonusa akmak icin hep mücadele eder.

Süs filan istemez bütün bunlar
Namusluca kaleme al gercegi
Nasil sade söylüyorsa halk
Iscin icin agliyormus orman
Ince Yoyvoda icin her zaman

Iste onun baslica amaci.düsüncelerini ve duygularini gercekci tarzda en anlasilir bicimde yazmakti ve emekcilere ulastirmakti.Iste o dörtlükte-
kiler gibi.Yeni insan tipinin sairi olan Vastsarov inancli,kavga adami ve savascisinin biraktigi bayrak el daha yukari cikartilmalidir.Cünkü mücadele ve tarihsel diyalektik olarak özne olan insan nasil Babuskin gibi yeni tipte bir aydinlar kusagi yarattiysa Vastsarov gibi sairlerden
ögrenmek,dinlemek,bilmek,biz emege dairdir.Cok yasa Vastsarov yoldas.Nikolay Vastsarov yoldas 8 Aralik 1909'da Bulgaristan'in Bancko
kasabasinda dogar.Varna bölgesinde denizcilik okur,Sofya'da ise edebiyat ve sanat üniversitesine gitmek istiyordu.Basta ekonomik kosullari
olmasi ve örgütsel nedenlerle Stanko Dimitrova bagli olarak kocerinova bölgesinde bir kayit atik fabrikasinda calismaya baslar.Iste böylece
Vastsarov yoldas emekcilige ilk adimi atar.1940'ka kadar örgütsel faliyetlerini isci sinifi icinde yürütür,40'dan sonra örgütsel ihtiyaca bagli olarak
illegal mücadeleye gecer.Pirin bölgesinde Hitler ve Bulgar isbirlikcilerine karsi mücadele ederken yakalanir.Hitler Almanyasi Sovyetlere saldir
diginda 4 Mart 1942 yilinda tutuklanir,cok agir iskencelerden onurlu bir komunist direnis sergiler ve 28 Temmuz 1942'de ölüme mahkum edilir.
Ailesinin af dile serbest birakilacaksin mektup yazmalarina cevap vermez.Asla pismanlik duymaz ve ayni gün subaylar evini ordan bir duvara
atis poligonunun yanin"ne kadar tanidik infazlar"bizdeki gibi"Bogdanov,Anatas Romanov.Anton Popevva;Georgi Mincev yoldaslarla birlikte
kursuna dizilirlar,kurusna dizilmeden önce yazdigi VEDA siiri o sevda ve özgürlük tüküsünü yazmistir.Iste halkin yilmaz devrimci sanatcilarin
rolü ne olmalidirira Vastsarov'un yasamini örnek alin deriz.Burasi Illegal Hrito Botef rodyosu kursuna dizilir

berdan ildan

9 Mayıs 2009 Cumartesi

Dünyanin Fasizmden Kurtulusunun 64.Yili



İnsanlık tarihinin tanık olduğu en kanlı ve en tahrip edici savaş oldu ikinci emperyalist dünya savaşı. Modern barbarlık sistemi olan kapitalist emperyalizmin yolaçtığı akılalmaz bir kıyım savaşıydı bu. 60 ülkeyi içine alan bu savaşta 50 milyon insan yaşamını yitirdi, 55 milyon insan sakat kaldı.

Bunalım içinde debelenen kapitalizmin özbeöz çocuğu olarak yükseldi Hitler... Sosyalizmi kurma yolunda önemli mesafeler alan Sovyetler Birliği’ne karşı kapitalist dünyanın saldırı üssü olarak kullanıldı Alman faşizmi... Bunalımın yolaçacağı bir devrimci dalga korkusuyla da hareket eden emperyalist Batı, Sovyetler Birliği’nin tüm çabalarına rağmen, Hitlerin Avrupa’daki ilerleyişini durdurmak için kaydedeğer hiçbir şey yapmadı. Hitler Almanya’sı önce Avusturya’yı ilhak etti. Batılı emperyalist devletlerin teslimiyetçi Münih komplosundan güç alarak ardından Çekoslavakya’yı işgal etti. Nihayet Polonya’ya saldırısıyla savaş resmen başlamış oldu. Alman orduları 8 ay gibi kısa bir süre içinde Batı Avrupa’nın önemli bir bölümünü ele geçirdiler. Böylece Batı’yı sağlam bir cephe gerisi haline getiren Hitler, bu işgal sayesinde daha da güçlendirdiği savaş makinasını Sovyetler Birliği üzerine sürdü.

Bütün güçlerini seferber eden, son derece donanımlı ve deneyimli bir orduya sahip bulanan Alman faşizmi, birkaç ay içinde Sovyet topraklarının önemli bir bölümünü ele geçirdi. Alman tümenleri Leningrad, Moskova ve Stalingrad’a dayandı.Ve Neruda Fasizme Ispanya'da taniklik eder.

Taniklik ederim oradaydim/Tanikligimda aci cektim/Animsayan kimse kalmazsa/Ben varim animsayan/Yeryüzünde görecek yüz kalmasada/ben görmeye devam edecegim/Ve o kan ki orada yazilmis kalacak/Unutmak yok bayanlar baylar/Ve benim savasci agzimdan,baska agizlar türküler cagirmaya devam edecektir.Neruda.Nazilerin toplama kamplari 8 Mayis 1945'te kesin yenilgisiyle Hitler fasizmi Stefan Zweig,Thomas Mann,Walter Benjamin,Anna Seghers,Bertol Brecht,Eineshtein gibi yazarlarin kitaplari yakar.Toplama kamplarinda 10 milyon insan iskence,kursuna dizme ve gaz odalarin da diri diri katledilirler.Tüm Nazi toplama kamplarinin girisinde Arbeit Mach Frei yaziyordu.Dünya halklarının kaderini belirleyen anti-faşist zaferin tüm onuru komünistlerindir. Yalnızca Sovyetler Birliği’nde değil, Avrupa’da da son derece elverişsiz koşullarda ve büyük olanaksızlıklar içinde en önde mücadeleye atılanlar ve en ağır yükü omuzlayanlar onlar olmuşlardır. Direniş boyunca yalnızca Fransa’da 75 bin komünist kurşuna dizilmiştir. İtalya’da katledilen komünist sayısı ise 40 bindir.Anti-faşist zaferin gerçek sahibi sosyalist Sovyet ülkesi ve dünya halklarıdır. Bu savaş gerçekte iki sistem arasında yaşanmış ve zafer sosyalizmin ilk ülkesinin kahramanca direnişi sayesinde kazanılmıştır.Hitler Fasizminin dünyayi kana buladigi ve komünist savascilarinin direngenligi güncel ve ögreticidir hala tipki Bertol Brecht'in dizeleri gibi.Hic bir mezar tasi istemem/Ama siz mutlaka olsun derseniz/Dilerim sunlar yazilsin üstüne/O öneride bulundu/Biz de onlari kabul ettik/Böylesi bir yazitta/Hepimizi onurlandirmis olacagiz.Ve Fasizme karsi direnmeyenlere söyle der büyük usta.Zayiflar savasamaz/Biraz güclükle belki bir saat savasirlar/Biraz daha güclüler bir cok yil savasirlar/Ama en güclü olanlar yasami boyunca savasirlar/Iste bunlara deger bicilmez;Derken 8 Mayis 1945'te fasizmi yenilgiye ugratan marksist leninist dünya komünistlerinden bahs eder.64 yilinda küresel ekonomik krizin derinlestigi,dünyada fasizmin hizla gelistigi su günler de devrim ve sosyalizm hala güncel bir kavga günüdür.



berdan ildan


Ernst Thaelmann ; Iradesi sarsilmaz Enternasyonalist isci


Bu gelen savaş ilk değil.
Çok savaş oldu bundan önce.
Bittiği gün en son savaş
bir yanda yenilenler vardı gene,
bir yanda yenenler vardı.
Yenilenlerin yanında
kırılıyordu halk açlıktan.
Yenenlerin yanında
halk açlıktan kırılıyordu.
Ünlü fasist Gölbergs gestapo sefi genaral Göring son bir kez belki ikna ederim düsüncesiyle Berlin'de ki Moabit iskence merkezini ziyaret eder.Tüm gestapo üst düzey kadrosuyla beraber.Berlin her karsi metresi fasizme karsi direniscilerin eylemlerinden dolayi,olagan üstün güvenlik önlemleri a-
ltinda Ernst Thealmann yoldasin bulundugu hücreye girer.Gestapo Göring seninle ilgi tüm tutanaklari okudum,senin böyle bir zavalli gibi tepkini öl-
cmeye geldim der,yanit gecikmez öyleyse simdi benim kim oldugumu biliyorsunuzdur.Ona cok tehlikeli bir isci önderi olarak görürler Alman fasizmi.
Iki kisi arasinda epey yogun bir tartisma yasanir o hücrede.Ve gestapo sefi genaral bana iki secenek birakiyorsun,ya burada kursuna dizileceksin,ya
da serbest birakilacaksin.Ikinci secenekten basladi fasist genaral.Seni serbest birakirsak politik yasamla ilgili tüm ilisigini terk edecesin.Daha gencsin
önünde cok uzun ömür var.Sakin ailenizle beraber huzurlu bir yasam sürdürebilirsiniz derken Thealmann'a acimayla bakiyordu.Thealmann yoldasin
yaniti gecikmez,iskenceleriniz,kursuna dizmeniz,direnmek yasamimada pahal olsa asla teslim alamazsiniz beni.Ve henüz vakit varken asil siz teslim
olmalisiniz der.Benim yasamimin iscilerinden ne farki var,isci sinifinin kaderi neyse benimde odur,yeryüzünde ki tüm proletaryanin gelecegi benim
yasamamin üzerindedir.Fasist Göring bu cevap karsisinda cok yazik cok Almanya icinder"tam tersine isci sinifi Almanyanin kurtulusu icin tek umutur
der Thealmann.Isci sinifi sizin boynunuzu kiracak ve Stalin'de Hitleri bir varyos gibi ezecek der.Ernst Thaelmann yoldas 16 Nisan 1886 yilinda ünlü li-
man kenti Hamburg'da dogar.Isci sinifinin yogun oldugu bu alanda Ernst Thaelman yoldasin genclik yillari bu sehirde gecer.Ilk mücadeleye burada
baslar,ilk celiskilerini emek ve sermaye burada görür ve 17 yasinda Almanya Sosyal Demokrat Partisi'ne üye olur.Ilk liman sözlesmeli isci iken sinif
hareketi ile organik bag kurar.Caliskan bir isci önderi de olan Ernest Thaelman yoldas Hamburg polisinin gözüne carpar ve ilk burada yargilanir.

Birinci paylasim savasi basladiginda Ernest Thaelmann yoldas 28 yasindadir.Hamburg proletaryasinin yigit bir önderidir.Agustos 1914 yilinda savas
basladiginda Alman emperyalizminin,sosyal demokratlarin ihanetleri,savasta kendilerini sömüren Alman tekellerinin yaninda yer alirlar.Iste bu sür-
ecte Sosyal Demokrat Parti icerisinde Ernst Thaelmann ve Roza Lukxsemburg ve Kral Liebkneckt gibi Sosyal Demokrat partiye karsi savasimin icinde
yer alir.Emperyalist savasa karsi,devrimci ic savasi savur Ernst Yoldas.Savas basladiginda askere gider,gitmeden önce kendisi gibi emekci olan
Roza Koch'la yasamini örgütler.Bu kosullarda Spartaküs hareketinin yayinlari eline ulasiyor,onlarin düsüncelerini benimsiyordu.1917 Nisan'da Hamburg'a döner,tarih Ocak günleridir.Alman Sosyal Demokrat partinin savas politikalarini kabül etmeyenleri ihrac eder ve Almanya Bagimsiz
Sosyal Demokrat Partisi kurulur.Spartaküler ise ideolojik ve politik eylemde birlik ve asitasyon ve propangada da serbestlik ilkesini esas alarak
onlara katilirlar.Öncü iscilerin hepsi SPD'den istifa ederek USPD'ye katilirlar.Ama o asker oldugundan parti üyesi olmaz.1917 sosyalist devrimin
Sovyetler birliginde basariya ulasmasiyla,Ekim devriminden bir yil sonra Alman iscileri ve askerler savasa son verirler.Ülkede ki siyasal gelismeler
9 Kasim 1919 tarihinde askerligine son verir Ernst Thaelmann yoldas.Iste o gün Karl Liebknecht yoldas Berlin'de Sosyalist Cumhuriyet ilan eder ve
gecici bir temsilciler meclisi kurulur.Kisa bir zaman sonra kurulan temsilciler meclisinin amaci anlasilir;Devrimci Cumhuriyeti yikmaktir amaclari.
Spartaküsler,devrimci gruplar ve askerlerin Devrimci Cumhuriyeti Sosyalist Cumhuriyete cevirmesini USPD engeller.11 Kasim 1919 yilinda tekrar
proletaryanin sehrine Hamburg'a döner.Roza ve Kral Liebknecht Alman gruplarindan ayirililar,bu devrimci kararli gücler Almanya Komünist Parti-sini
kurarlar.Ernst Thaelmann yoldas partinin önderligini daha önemsemiyordu,ama Alman Komünist Partisinin tüm eylemlerine destek veriyordu.Lenin
Kominteri 1919 Mart sürecinde uluslararasi proletayanin dayanismasini örmek icin bu deneyimleri Alman devrimcilerine örnek olur.Ikinci enternasyonel sürecinde sagcilasan sosyal demokratlarin ile onlardan ayrilanlarin Komünist Enternasyonle mi sürecinde yogun bir ayrisma yasanir.
Bu sürec Ernst Thaelmann Marks,Engels ve Lenin ve Stalin yapitlarini inceler yogun olarak.1921 yilinda III komünterine katilmak icin delege secilir.
Ve 1923 yilinda Mayis ayinda KDP merkezine secilir.Ikinci dünya savasinda nazi toplama kamplarinda 18 Agustos 1944 yilinda alcakca digerleri gibi
Alman Fasizmi tarafinda toplama kampinda infaz edilir.Bu gün hala onlara borclu Alman emekcileri.Roza,Ernst ve Karl Liebknecht yoldasa.

berdan ildan

8 Mayıs 2009 Cuma

Hristo Botev Radyosu...


Yaşamak çok zordur, kardeşim.
Kimliksiz budalalar arasında.
Yanan ruhumun yalımlarında
Ölüyor kalbim ,onulmaz yaralı.

Seviyorum vatanımı yürekten.
Bağlıyım mirasına.Ama kardeşim
Nasıl çıldırıyorum bir bilsen
Şu ahmaklardan nefret ederken.

Bir düşünceler düşler karmaşası
Çarmıha gerdi genç ruhumu benim.
Ah, kim gelip koyacak üzerine elini
Şu acıdan kıvranan yüreğin?

Kimse ! bilmez ki yüreğim benim
Nedir kıvanç ve nedir özgürlük,
Ama çarpar durur delicesine gene
Hıçkırıklarının yankısında halkımın

Şair Hristo Botev 6 Ocak 1848’de Stara Planina dağının güney eteklerine bürünen Kalofer kasabasında Uyanış çağı öğretmenlerimizden Botö Petkov’un ilk evladı olarak dünyaya geldi. Delikanlı öğrenimini Rusya’da sürdürdü. Orada geçirdiği yıllar devrimci fikirlerinin şekillenmesine büyük katkıda bulundu. 19 yaşında doğduğu kasabaya dönen Botev öğretmen oldu ancak orada uzun zaman kalmadı. Slav yazısını yaratan Kiril ve Metodiy kardeşlerin gününde gençleri büyüleyen ateşin konuşması daha muhafazakar Kaloferlilerde düşmanlık hisleri yarattı. Bu olaydan sonra kasabayı terk eden Botev Romanya’ya sığınan Bulgar devrimcilerine katıldı. Çeşitli gazeteler çıkaran Botev çok yetenekli bir şair ve köşe yazarı olarak dikkatleri üzerinde toplayarak, Bulgaristan’ın milli- kurtuluş hareketi liderlerinden birine dönüştü.




Gazetelerde yer alan makaleleri bugün de güncelliğini koruyor. Yazdığı 20 şiir ise bu sanatın bir doruğu sayılır ve çoktan beri dünyaca tanınmıştır.

Hristo Botev’in güçlü ve etkileyici şiir ve makalelerine Bulgaristan adına fedakarlığı da eklendi. Botev, 1875 Bosna- Hersek ayaklanması patlak verince: “Balkan yarımadasının faciası başlıyor. Avrupa ve oluşan siyasi koşullar yalnız bunu kendi başına elde edebilene siyasi özgürlük ve egemenlik tanıyor” fikrini belirtti. Ona göre Doğu sorununa çözüm getirilirken unutulmaması için Bulgaristan gelişmelerin seyircisi olarak kalmamalı.

Dahiyane bir şair, parlak bir gazeteci ve ateşin bir devrimci olan Botev 28 yıllık yaşamı boyunca fikirlerini uygulamayı başardı. Yenilgiye gebe olduğunun anlaşılmasına rağmen, Bulgarların beş yüzyıllık Osmanlı esaretine karşı kurtuluş mücadelesinde doruk noktası olan 1876 Nisan ayaklanmasına katıldı. Ayaklanmacılara karşı büyük ve iyi donatılmış birlikler kullanıldı. Bulgarların acımasızca bastırılmış ayaklanmadaki kahramanlıkları Avrupa basınında geniş yer buldu. Botev, bu yankıların büyük öneminin bilincindeydi. Kendisi, Romanya’dan Bulgaristan’a geçen 200 kişilik bir çetenin başına geçti. Çete hareket etmeden önce en büyük Avrupa gazetelerinden “Journal de Geneve” ve “La Republique Francaise” e gönderdiği telgrafta, üstlendiği misyonu anlattı. Çete üyeleri Avusturya bandıralı “Radetski” gemisine bindi. Gemi kaptanı bugünkü Kozloduy yerleşim birimine yakın bir yerde demir atmaya mecbur edildi. Çeteye katılanlar 17 Mayıs 1876 günü Bulgar kıyısına ayak basarak toprağı öptüler. Birkaç gün süren çarpışmalardan sonra çeteciler 2 Haziran günü Stara Planina/ Koca Balkan/ dağının Vola tepesi altındaki mevkilere yerleşti. Aynı akşam karargahında danışırken Botev bir düşman kurşunuyla öldürüldü.

Botev’le çetecilerinin bu fedakarlığı Avrupa gazetelerinin ana haberi haline geldi. Şair- devrimci Hristo Botev böylece 1877-78 Rus- Osmanlı savaşına yol açıp Bulgaristan’ın milli egemenliğine kavuşmasına sebep olan Nisan ayaklanmasının siyasi yankılarına katkıda bulundu. Bunun için bütün Bulgarlar 2 Haziran günü şair Hristo Botev’in artık ebedileşmiş olan ”Ölmez düşen özgürlük savaşımında!”mısralarını anımsıyorlar.

Anneciğim , tam üç yıldır aralıksız ,
Hüzünlü şarkılar söylüyorsun lanetleyerek beni.
Ve ben , başımı alıp gidiyorum;başıboş , umutsuz.
Her yerde insanlarla karşılaşıyorum , kalbimin kabul etmediği.

Babamın bıraktığı mirası , içkiyle değiştireyim mi?
Bu acımasız okları , sana da fırlatayım mı?
Anneciğim , gençliğim hala dipdiri , zinde;
Yitip gidiyor talihsizlik çöllerinde.

En iyi dostlarım , bana bakıyor neşeyle;
Çünkü , onlarla gülmüştüm bir zamanlar ben de.
Ama , şimdi ne mutsuz olduğumu bilmiyor hiçbiri;
Buz insanı yakarmış meğer ve ısıtırmış zemheri.

Nasıl bilsinler , hiçbir dostum yok artık;
Kime açayım şimdi gizlerimi?
Kim bilir , hangi korkunç düşünce alacak ,
Bir gün o ışıltılı düşlerimin yerini.

İnan bana anneciğim , etrafta hiç kimse yok;
Sen hala benim inancımsın!
Ama , dayanağım yok artık , umudum kalmadı;
Kalbime egemen olan aşktan gayrı.

Öyle düşler gördüm ki , gece-gündüz;
Mutluluk ve zaferi tadacağız birlikte!
Neyi arzu ettiysek , o olacak geleceğimiz;
Her düş için ödenecek kefaretimiz de.

Yalnızca , bir tek arzu kaldı kalbimde ,
Onu da senin kollarına veriyorum;tut!
Acılı , can çekişen gençliğim ellerinde;
Yatıştır onu ve avut!

Bir kez daha sarıl bana;
Babama , kız kardeşime ve sevgili bildiklerime!
O zaman , kanımda anlatılmaz bir kızışma;
Asla çürümeyecek yüreğimden , ne kaldıysa geriye.

Ulusal bagimsizlik mücadelesinin ve Bulgar halk siirnin yaraticisi Hristo Botev daima bizimlesin


berdan ildan.



7 Mayıs 2009 Perşembe

Sarya ve Kelebekler


Soru su;Kadinlar kendi cinslerine karsi neden daha tepkili,kendi sorunlariyla ya da kendi cinsiyetiyle birlikte is yapabilmede
önyargili,problemli,kücümseyicidir.Ve yahut ayni tarzda her hangi bir konuda,düsünce belirttiginde,neden erkege bakarak
anlatma ihtiyaci duyar.Mesala düsüncelerinin bir erkek tarafindan benimsemesinden neden etkilenir.Teorik-siyasal,felsefi,
edebiyat,sinema konularinda tartima ihtiyacini neden erkekte arar,daha cok erkegi neden muhatap alir.

Erkek unsurun olumsuzluklarini abartirken,elestirilerini affedici davranirken,kendi cinsi sözkonusu oldugunda acimasizligi
neden.Örnegin; bir erkegin denetimindeyken,daha kolay disipline olan ve hesap verme noktasinda daha alcak gönüllü
ve duyarli olan kadin,söz konusu kendi hemcinsi bir kadin olunca ayni tutumu ona göstermez.Devamli sikintilardan söz
edildiginde,cözüm yollari üretmek icin neden erkege danisir,kendi cinsinden aldigi elestiri hakli yada,haksiz neden
daha tutucu davranir.Sorular cogaltilabilinir.Ama bunlar yeterlidir.

Kadin sorunun bir boyutu olarak yukarida ifade ettigim acmazlar bugünün ve yahut yeni gelismeler degildir.Özel mülkiyet,
cins ayrimi ve toplumsal tarihsel sürec boyunca bugünlere geldi.Farkli kosullarda bazi bicimsel nitelikler tasisa da özü
ayni kalmistir.Diyalektik Meteryalistler maddeyi ve hareket halindeligini esas alirken,bir seyin öncesinin sonraligini cözümünde
önemli bir moment olarak arastirmaci,sentezleyici veriye dayanarak cözümlemeler üretirler.

Toplumsal yasamdan dislanan.Ikinci sinif muamelesi gören kadinin,toplumsal deger yargilarinin kendisi icin cizdigi klasik"kadin"
kimligini sorgulamadan kendi özgür bagimsizligini eline alamaz.Kadin,güclü erkek,zayif kadin profoli kendi kimliginden
silinmedigi sürece kendine ait yeni kadin"özgür kadin"kimligini elde edemez.Saga sola yalpa vurmadan bir yerlere dayanmadan
tercihlerini,önceliklerini baska bir yerlere bakarak koymasi engellenemez.Kendine güvensizligi,saygin olmasini engelledigi gibi
kendi cinsine karsida kücümseyici davranmasina götürü.

-Kadin nerdesin dedi
-Adam sana ne dedi
-Adam tokati yapistirdi
-Kadin cocuklari aldi gitti.

Kadin,kendi yasamini anlama,tanima ve sorgulama yetenegini göstermeye basladigi an,bir ahtapotun kollari gibi genis yelpazeli
gerici bir saldirilarla karsilasir.Toplumsal sidddet.

-Adam nerdesin dedi
-Kadin sanane dedi
-Adam kaltak dedi
-Kadin sustu
-Adam kadini katletti-

Her yönden kadin bir bedel ödemeden,bin yillarin ektigi gerici-yoz kültüre bir cok bakimdan kafa tutmasi gerekiyor.Burjuva
feodal sinif ve tabakalarin ezilen kadina reva gördükleri tutumlara karsi tutum almak zorundalar.

-Kadin cantasina bakarak son hazirliklarini kontrol etti.
-Adam dikkatli ol dedi
-Kadin pankarti cantasina yerlestirdi
-Adam basarilar dedi.
-Kadin eve dönmedi,adam karisini aramaya cikti,gözyasalariyla evden acele cikti.

Yeni özgür kadini olmanin özelliklerinden biri ise,yanlizca kendisi icín degil tüm hem cinsleri icin özgür kadin özellikleri tasirken,
yeni erkek tipinin yaratilmasinida icinde örnek kadin olmalidir.Yani emekci kadin tüm burjuva görüslerinin aksine,üzerinde ki
burjuva tortulara karsi da mücadele ederek kendi ayaklari üzerinde durmasini bilen bir kimlik sahibi olmalidir.

-Kapi calindi
-Kadin acti
-Iskenceciler fiziksel saldiriya basladilar
-Kadin direndi
-Iskenceciler gözaltinda tecavüz ettiler
-Kadin susmadi,tükürdü cellatlarin suratina.bize gücünüz yetmez-

Toplumun kendisine bictigi bu zavalli bayagi misyonu bir tarafa atarak mücadele yolu ile elde ettigi kendi nitelikli,güclü
devrimci iradesini konusturdu.Bu vesileyle kendini yeniden üreterek yeni bir özgür kadin rotasina girdi.


berdan ildan

6 Mayıs 2009 Çarşamba

Insanlik tarihinden ögrenmek.Onlardan


"Tarih tek bir ders öğretiyor, insanların tarihlerden bir ders almadıklarını" söylüyor F.Hegel. Ve gerçek bir fenomenden söz eder.

Hiç kuşku yok ki, böyle bir olgu, ancak ve yalnızca dünyayı metafizik idealizmin kavramlarıyla yorumlayanlar için geçerlidir.

Ama sadece böyle yorumlamak da doğru bir yöntem değil. Buna bir "artı" daha eklemlemek gerekir. O da sudur:

Tarihten öğrenmeyi ilkel bir yöntemle ve kafamızı kaldırım taslarına vura vura dar ifadeyle anlatmak sözüm ona materyalistlerin durumudur.

Benim yada felsefeyle ilgilerlerin ana teması budur. Buradan istediğimiz sonuca özne yöntemiyle öğrenmek, tarihten öğrenmek, tarihi bilmek, kavramak ve her şeyden önemlisi, insanlık tarihinin bilgilerine ulaşmak olduğu acıktır, değil mi?

Kuşku yok ki sadece bilmekte, öğrenmekte yeterli değil.

Eğer söz konusu ettiğim, sınıfın tarihi ise ve insanlığın (özne) tarihiyse ki, odur bu tarihin islenmesi anımsatılması, dersler çıkartılması sorunumuz var vardır da diye düşünüyorum ben.

Çünkü insanlık tarihinin yaşatılması sorunu önümüzde duruyor, bütün miras ve geleneklerin yaşatılması önemlidir. Hasan Hocan’ın “tarih önemli ancak bütünsel olarak kapsayıcı olacak" sözü kadar...

Bu insanlık tarihi ve onun yarattığı değerlerinde sahiplenmesinin yanında, esas olarak, geçmişin birikimleri üzerinde gelişecektir, sonuçlar dersler çıkartarak.

Bunu insanlık tarihimizin bir olmazsa olmazı olarak görürken bütün vurgularımı esasini oluşturan tarihimizden öğrenmek olduğunu da söylemeliyim.

Burada ancak somut durumun somut tahlili olay ve kesitler, anlar bağlamında yorumlamak tartışmak kuskusuz ki, daha doğru bir diyalektik yöntemdir.

Tabi ki herkesin insanlık tarihini öğrenmesi ve öz tarihine sahip çıkması göreviyle de karsı karsıyadır tabi ki bütünden kopartmadan.


Tümüyle de değerlerimize ait olan ne varsa ve kullanacağımız kavramlara kadar insanlık tarihimize sahip çıkmak kadar doğal ve zorunlu bir şey olamaz.

Fakat sorunu kilit noktasını erbabından en fazla gençliğimizi kendi tarihlerini ögrenmeleri yada öğretmeleri yeni kuşaklara. Neden diye bir cümle sürüle bilir.

Yada ne bunları söylüyor da diye bilirsiniz.

Simdi bir realite olarak ayan beyan ortada insanlık tarihinden öğrenmek
yani insan insanin kurdudur değil mi?Iste yukarida ki devrimciler insanlik tarihimizdir.


berdan ildan

Karl Marks 101 yasinda.Marksizm hala günceldir


"Nasil ki Darwin organik doganin üreme yasasini bulduysa.Marks'da insanlik tarihinin gelisme yasasini,diger bir ifadeyle insanligin,siyaset,bilim,sanat,teoloji vb.
ile ugrasandalarda daha önce,önce yasamak icin dogal gereksinmeleri ( yemek,icme,barinma,kazanimlari,giyim vb)bunlarin sonucu olarak maddi ilk üretim
araclarinin üretimi ve iktisadi gelismislik derecesi,devlet,hukuksal görüsleri,sanatin ve dinsel görüslerin gelisme kosullarini bulduklari temel ifade etmede ve
bunlari aciklamak gerektigini buldu ve daha önce bu gibi maddi temeli bulunmayan sacmaliklarin üstünü örtülmüs bulunan o temel olguyu buldu...Secme eserler"

Ezilen insanligin büyük emekcisi ve sosyalizmin kuramcisi Karl Marks ölümünden buyana tam 129 yil gecti ama hala onun düsünceleri kurami ekonomik krizin
derinleserek gelistigi su günlerde bir daha güncel ve ögreticidir.Engels'le birlikte sosyalizmin maddi bir gereksinim oldugunu isci sinifi ve ezilenlerin partilerine
son derece güclü ve etkili bir ideolojik silah veren büyük kuramcinin o zamandan günümüze önemli degisimler gecirmesine karsin sinifli,kapitalist toplumun
temel özelligi olan üretim araclarinin denetimi ve siyasal erk olarak yöneten burjuvazi ve bunlarin denetimlerinde olan ezilen sömürülen milyonlar ile kafa ve kol
arasinda ki antagonist**celiksi** hala varligini koruyor.Iste Marks'i yada Marksizmi teorik olarak,Leninizmi pratik olarak kavramamiz icin bu celiskiyi iyi kavramak
gerekiyor.

Insanlik tarihi cok eski caglardan beri baskinin,siddetin,sömürünün ve zorbaligin olmadigi bir- esitlik-özgürlük-kardeslik özlemiyle yasamis ve bu özlemler icin
her zaman ezilen ile ezen sinif arasinda bir iktidar kavgasi yasanmis ve ayaklanmalara yol acmistir.Ancak kapitalizm öncesi toplumlarda maddi üretimin yetersizligi ki bu sinif olmanin temel eksenidir.Iste tamda burda sinif olmanin geregi bu celiskileri kavramak dahasi bu celiskilerin sonucu icin devrimci eyleme
katilmaktan ve örgütlü durus sergilemeten gecer.Siniflarin temel mantigi da budur.Ama kapitalizm emekcinin koynunda dev üretici gücleri uyandirarak maddi
üretimin yetersizligini asmaya baslamasi ile üretim araclarindan yoksun modern isci yoksullarini ortaya cikartarak,emegin iktidarinin esas kosullarini yaratti.Bu
ekonomik krizde sinif bölüklerinin daginik olmasi,ezilenlerin kendi partilerinde yoksun olmalari yada öncü partilerinin ice dönük politikalarindan dolayi emperyalist
mali krize gecici cözümler üretirken bile Marks ve Marksizme atifta bulunuyorlarin nedenlerini de biraz buralarda aramak gerekiyor.

Zamaninda bugün ekonomik krizin bas aktörleri Almanya,Fransa ile Ingilizlerin belli basli düsünce akimlarinin yani klasik Alman felsefesini,klasik Ingiliz ekonomi
politigini ile Fransiz ayaklanmalarini ezilenler icin sentezleyen ve onu güclü bir silaha dönüstüren Marks,her seyden önce tarihsel meteryalizmin bilimsel bir
aciklamasini yaparak emekci milyonlara gidilecek rotayi gösterdi.O toplumsal gelismelerinin motor gücü krallar vb,üstün bireylerin eylemleri,mücadeleleri yada
teolijisel doga üstü güclerin müdahaleleri oldugu yolunda ki metafiziksel ve idealist görüslere karsi ezilenlere bir miras birakmistir yukarida ki giris yazisini Engels
mezari basinda yapmistir.

Iste üretici güclerle üretim iliskiler yada özel mülkiyet iliskileri arasinda ki celiskilerin,toplumsal gelismelerin temelini olustirdugunu ortaya koyuyor Marks. Toplumun ekonomik temeli yahut alt yapinin bu iki temel celiskisi arasinda ki mücadele,siyasal planda kendini ezen-ezilenler,sömüren-sömürülenler olarak
görmemizi de saglar"Simdiye kadar ki bütün toplumlarin tarihi,sinif savasimlari tarihidir"der komünist manifesto'da.

Gercektende ilkel komünal toplumun yikilmasindan günümüze kadar bu savasimlari görmek mümkün.Ezen ile sömürülen ve eski üretim iliskilerini temsil eden
siniflarla,eski barbarlik üreten sinif olarak Kapitalistler,emperyalistler,fasist iktidarlarla onlara karsi özgürlük-esitlik-kardeslik icin mücadele edenlerle kiyasiya
bir savasim hala devam ediyor.Iste ondandir ki tüm dünyada yasanan mali ekonomik kriz derinlestikce yüzeysel bile olsa burjuva yazarlar ve iktisatcilar,eski
dönek liberal Marksitler de Marks'a atifta bulunmalarinin gercek nedeni de tamda bu.Daha derinlesek olan mali ekonomik kriz bir bicimiyle proleteryanin
devrimci eylemiyle bulusmamasi icin sosyalizme ve Marks'la bulusmalarini engellemek icin krize care üretmeye,Marks'tan yararlanmaya calisiyorlar.

Burada ki bizi ilgilendiren esas sorun Marksizmin mihenk tasiyla yani proleterya diktatörlügü kavrami ile 1871 Paris Komünü deneyimlerinden dersler cikartarak
derinlesen proleterya diktatörlügü kavrami ile neden devrimcilerin ayristiklarinida görebilmemiz icin gereklidir.Devrimci örgüt ve partilerin ayirim noktalarindan
bir de iste tamda budur.Iste bazi liberal solcularin Marks'a ve Marksizme saldirmalarinin temelinde bu diktatörlük yatar.Dolayisiyla isciler ve ezilenler icin tam bir
demokrasi olan proleterya diktatörlügü,burjuvazi ve sömürenler icin bir ezilenlerin diktatörlügü oluyor.Demek ki ezilenlerin iktidari ya da sosyalist demokrasi
kavrami budur.Toplumsal yasamdan beslenerek gelisen,maddi yasamdan ögrenen,gelisen bilimsel bir formüldür bu.

Iste Marks'in bilimsel kanitlarindan biri de;kapitalist toplumun hareketinin ekonomik yasasini kefsetmis.O,metanin niteligini ve kapitalist toplumda ve ekonomide
tuttugu yeri analiz etmis,sermaye birikiminin önemi ve islevini ortaya sermis,kapitalist üretim biciminin"mali ekonomik kriz" yol arkadasi olan ekonomik bulanimlarin asiri üretimden kaynaklandigini "stok" ve kapitalistlerin iscileri ve ezilen milyonlari sömürerek elde ettikleri arti-degerin can alici noktasina isaret
etmistir.Kapitalis toplumda sermaye birikiminin tarihsel egiliminin önce bagimsiz üreticilerin sermayeye bagimli kilinmasina,yoksullasmalarina ve giderek
emekcilesmelerine yol actigini ve bu sürecin sonunda kapitalistlerin kendilerinin mülksüzlesmelerine ve sermaye fazlaligi ve de birlikte merkezilestigine
götürdügünü söyler Marks.Iste bu gelisimin kapitalist toplumda ki esas adi sosyalizmdir.

Komünist Manifestoda Marks ve Engels söyle söylüyorlar.

"Insanin insan tarafindan sömürüsü ortadan kaldirildigi ölcüde,bir ulusun baska bir ulus tarafindan sömürülmeside ortadan kalmis olacaktir.Ulusun kendi
icinde ki siniflar arasinda ki uzlasmaz karsitlik ortadan kalktigi ölcüde,bir ulusun baska bir ulusa besledigi düsmanlikta son bulacaktir.

Ulusal sorununa yaklasim konusunda ezilenlere biraktigi bayrak ve halklarin kardeslesmesi yasasini Lenin ve onun önderliginde ki bolsevikler mücadelesiyle
yasam bulmustur.

Marks asla bir ütopik sosyalist olmamis,yanlizca teorik ve bilimsel calisma yapmamis,proleteryanin,ezilenlerin öncü devrimci ,komünist örgütlerini olusturma,
taktik,program,stratejik siyasetlerini belirleyerek,kapitalis ve emperyalist barbarliga karsi ekonomik ve siyasal yasamda savasmis ve savasmaya emekcilerin
nasirli ellerinde devam ediyor....



berdan ildan

Taksimde direnisinde yeni bir örgüt ;Limonlar hareketi


Hey öfkesi sikili yumruk
Gülüsleri umut cocuk
Duvar firar
Ölümü agit cirkin cocuk
Sürgünde ki yilmaz cocuk
Her sey bir tarihin sayfalarinda kendine bir yer buluyor ve orada bazilari geleceksizligin pis cukurlarinda tarihe taniklik ediyor.Gün gecmiyor ki safakta denize bir mektup yazilmasin,
Mavi düsler eksilmesin cocuklarin yüzlerinden diye.Tarih denizlere sigmiyor.Tarih derelere
sigmiyor,tasiyor,asiyor,duraksiyor,yikiyor,asiyor,dolaniyor kayalari,setleri,dalgakiranlari da
asarak,bazen damla,damla,bazen hüngür hüngür gözyasi,bazen bir firtina,bazen poyraz ve lodos,en önemlisi ne biliyormusunuz asla durmadan akar, akar,yol alir okyonusa dogru.Insanoglu gibi var olanla yetinmiyor,hep yeniyi aramak icin,eski gectigi yerlerden bir kez daha arinarak,yenilenerek,yeniye ulasiyor.Bilgisayarlarda ki yazilanlari bir diske sigdirabilirsiniz,
Fakat ütopyayi asla.Genc siviller The Marmara kontr-gerilla karargah evinden insaa ediyorlar yüzlesmeyi o pankrata yazilanlariyla.Evet sikiyönetime,tüm etrikalara ve engellemelere karsi Taksim’i emekciler kusatiyorlar.Eylül günlerinde boyun egemenler yine bu 1
Mayis’ta Kadiköy’ü mesken eyliyorlar.Terketmedi Sevdam Beni diyenler kadar umut beslemiyorlar geleceklerine dair bu Kadiköycüler.1996 yilinda da Kadiköy meydanini özgürlestirenlere bunlar mansetlerinde Vandalistler diye yazdilar bunlar.Bu saskinlar geleceklerini
calanlara degil,gelecegi temsil edenlere karsi kan kusuyorlar,göz göze gelemiyorlar deniz gülü,yusuf gülü,hüseyin gülü ile,korkuyorlar bu gözlerden,direngenlikten,hesap sorustan.
Ürkekce bile olsa seslerini cikartamiyorlar,onlarin sesi yanlizca devrim ve sosyalizm davasini
savunanlara cikar.Onlarda yasami sermayenin hizmetine sunuyorlar ve Medya plazalarinda
Ergenekoncu sendikalarin pesinden sürükleniyorlar,sinifin icinde kasar peyniri gibi eridiler ya
bu baylar,hayal görüyorlar.Öyle biri var ki 3 K MGK’nin denetiminde canli yayinlarla devrimcileri ihbarliyor,karaliyor,ihanetcilerin izini sürüyor Cüneyt Özdemir’de tipki Vali Muammer Güler gibi yalana artak oluyor,polis gaz bombalarindan korunmak icin üzerlerinde limon bulunanlarin limonlarida örgütsel delil olarak masada yerini aliyor.
Rivayete göre limon aclik grevine baslamis,polislerden seker ve su istemis.Bukalemun suratli
Derin devletin valisi sikiyönetim ilan eder,sokaklar kusatilir,seyyar iskence ve kararkollar kurulur,emekcilerin üzerine bu yilda orantili iskence seanslari yansir zihinlere,makul sayi ya
Emekciler alanlara yaklastirilmaz.

Emekcilerin üzerine siktiklari gaz bombalari Taksim’i savas alanina cevrir.Kus tüyü mehmetcik basin psikolojik savas baslatirlar,psikolojik savas medyasini bosa cikartir ATILIM gazetesi-Taksim zafer ile emekcilere umud tasir.Ve aninda kapatilir,senmisin Taksim zafer diyen toplatilir,yayini 1 ay süreyle yasaklanir.

Taksim de ezen ile ezilenler arasinda ki esitsiz savas,gaz bombalarina ,gözaltilara,yasaklanmalara ragmen 1 Mayis’ta Taksime damgasini vuran LIMONLARIN zaferidir.Ve ilk defa dünyada Limonlara örgütsel suc olarak iskencecilerin tezgahinda yer alir

Berdan ildan

5 Mayıs 2009 Salı

Bir feda ordusunun ölümsüz öyküsü...Kitap


Bir feda ordusunun ölümsüz öyküsü

ISPARTALILAR

Kosullar sacede ölümün önünde egilenler icin zordur
Thucydides

“Ama biz buradan üstesinden gelinmesi olanaksiz yüzlerce olasiliga karsi dimdik durup,onurlu ölerek yenilgiyi zafere dönüstürecegiz.Hayatlarimizi feda edecegiz,muttefiklerimize ve geride biraktigimiz kardeslerimize direnis gelenegi birakiyoruz,Tohumlar ekiyoruz hasada.

Ates Gecitleri M.Ö 480’de Perslerle Yunanlilar arasinda Termapolia adinda ki kücük bir Yunan daginin “dar sarp gecitlerinde” gerceklesen esitsiz bir savasi isliyor.

Ispartalilar aciklamali ve anekdotlariyla beraber tam 400 sayfa 38 bölümden olusuyor.Roman tarihsel olarak en eski feda eylemlerinin ilkini olusturmasi bakimindan ve destansi anlatimla okuyani yasarcasina sayfaylarda ki halk kahramanlariyla bütünlestiriyor.

“yoldan gecen yabanci,git Ispartalilara söyle ki;
Burada onlara hep sadik kalan bizler yatmaktayiz der sair Simodines.

Tilki cok oyunlar bilir; Kirpi ise sadece bir oyun bilir,ama o da en iyisidir.Archilochus.

Köleci Isparta toplumu,sinifsal ve toplumsal iliskiler,ask,sevgi,savas,savas ve direnisin yoldasligini.
Kendini halki icin fedanin onuru var.
Köleci Pers Imparatorlugu yükselisi ve büyüme cagindadir.Batiya,Anadolu ve Helles ülkelerine yayilmacilik pesindedir.Pers imparatorlugunun bu savas cigirtkanligi ve gücü tüm Helles ülkesine
Yayilmistir.Persliler gelmeden zalimlikleri dört yana yayilmistir.Direnmeden teslimiyet zamanlaridir.

Iste tamda bu teslimiyet kosullarinda,Ispartalilar tarisel ve siyasal bir olgu olarak bir öncü direnis cizgisi yaratirlar.Perslilere karsi direnilebilecegini,güce boyun egilmeyeceginin tek dogru bir tutum
Oldugunu kanitlamak icin Ispartalilardan secilmis feda ordusunu yaratirlar.Canlari pahasina 300
Feda eylemcisi yedi gün,yedi gece karsi durdular Termopilai gecidinde.Sonunda yenildikleri ana kadar
Silahlarini parcalayarak,silahlarini sonuna kadar kullanip diese dis savastilar.

Ispartalilar ve müttefikleri,kanlarinin son damlasina, kadar,kendi canlarini feda ederek ,Yunan halklarina bir direnis gelenegi birakmislardir.Bu direnis ve feda eylemi sayesinde Yunanlilar bir araya gelerek;o bahar,o hazan Perslileri yenilgiye ugratmislar.

Zafer feda bilinciyle ve dögüsenlerin olur;yenilgi zafere dönüsür.

Ates Gecitleri direnme ve baskaldiri gelenegi ile hakli ve hakli savaslari irdeleme bakimindan da önemli bir roman,bir halkin kendi kaderini tayin hakki bakimindan bilincli bir bas yapittir Ispartalilar.
Direnis ve karsi koyus ezilen halklarin özgürlük düsüdür de.Bu kitap tarihte esi benzeri görülmemis
Ezilenlerin kahramanca akillica,direnme ve feda öncü atilimlariyla doludur.

Ispartalilarin secilmis gönüllü 300 feda eylemcisinin Pers imparatoru Kserkes’in komutasinda ki iki milyonluk tepeden tirnaga silahli orduya karsi esitsiz kosullarda tam yedi güz o dar gecitte durdurdular.
Sömürgeci ordular cok kayip verirler.300 hucum borusu söyle der

Gayri durdurak yoldaslar
Cinlasin cinlasin,cinlasin doruklarda
Zafer zafer borusu

Ekmegin topragin hasretirdir bu
Zülmün zorbaligin hesabidir bu
Cinlasin cinlasin,cinlasin doruklarda
Zafer zafer borusu…
Berdan ildan